Parmaklıklardan her bakışınızda, hep aynı surları, aynı nöbetçileri ve aynı gökyüzü parçasını seyrederek yılların geçeceğini düşünürdünüz. Her defasında da onun hapishane üzerindeki değil de, başka yerlerdeki uzak ve özgür bir gökyüzü olduğunu düşlerdiniz. (s. 17) Hapishane, dışarıdan çok farklıydı ve bu dünya bize aitti. Kendimize göre kurallarımız, giysilerimiz, davranışlarımız, geleneklerimiz vardı. Burası, dünyada bir eşini daha göremeyeceğiniz hayatların sürdürüldüğü, adeta yaşayan ölülerin bulunduğu bir evdi. Burada, çok özel insanlar vardı. İşte size anlatmaya koyulduğum da hapishanenin bu özel tarafıdır. (s. 18) İnsanoğlu öyle bir varlıktır ki, zamanla hayatta her şeye alışır ve bu, onun en iyi tanımıdır. (s. 20) Bir dakika bile yalnız kalmaya fırsat bulamamanın ne kadar berbat ve ıztırap verici bir durum olduğunu size asla tarif edemem. (s. 22) Burası, ruhların karanlık gecelerde hayat bulduğu bir cehennemdi sanki. (s. 25) Birbirlerine öyle müthiş bir ustalıkla söv...