Liderlik

⚽İnsanlara liderlik ediyorsanız, kim oldukları -hangi koşullar altında yetiştikleri, içlerindeki en iyiyi ortaya çıkaracak eylemler ve onları korkutacak sözler- hakkında fikir sahibi olmanın yardımı olacaktır. Bunu anlamanın tek yolu, hafife alınan iki eylemdir: dinlemek ve izlemek.

İnsanların çoğu dikkatli bakmak ve can kulağıyla dinlemek eğiliminde değildir. Bunun sonucunda çevrelerinde olup bitenin yarısını kaçırırlar. Her durumda konuşabilen bazı teknik direktörleri gözümün önüne getiriyorum. Bunun işlerine yaradığını sanmıyorum. Tanrı'nın bize iki kulak, iki göz ve tek bir ağız vermesinin nedeni var. Konuştuğunun iki katı kadar dinleyesin ve göresin diye. Hep-inden iyisi, dinlemenin size bir maliyeti yok. (s. 21)

⚽Yıllardır bazı kişilerin neden diğerlerinden daha azimli olduklarını anlamaya çalışıyorum. Bugün bile bunun sırrını çözmeye otuz yaşımda olduğumdan daha yakın değilim ancak bu gücü nasıl kullanacağımı öğrendim ve söylediğim gibi, en tesirli ateşleyicinin azim mi yoksa yetenek mi olduğunu seçecek olsam bunun birincisi olacağını biliyorum. Benim için azim, "çok çalışmak, duygusal tahammül, olağanüstü konsantrasyon gücü ve yenilgiye boyun eğmeyi reddetme"nin birleşmiş halidir.

[...]

⚽Kazanma azmi bir kişiden diğerine yayılan sihirli bir iksir gibidir; dolayısıyla tek bir oyuncunun azmi bile, tüm takım üzerinde muazzam bir etki sağlayabilir. (s. 55)

⚽Bizim takımımızda en iyi oyuncular, hazırlık safhasına önem veren oyunculardı. İyi ve büyük futbolcu olmalarının bir nedeni de buydu. David Beckham, Ryan Giggs, Cristiano Ronaldo ve Wayne Rooney; hepsi de antrenmandan sonra kalır ve frikiklerini kusursuzlaştırmak için çalışırlardı. Uzun bir banyo ya da bir masaj için ortadan kaybolmazlar veya bir otomobil saticısına yetişmek zorunda oldukları için bir an önce kapıya. Bu futbolcular, topu cansız mankenlerden kurulu bir barajın üzerinden falsolandırarak kaleye gönderebilmek için bir yarım saatlerini harcamak konusunda taviz vermezlerdi. Bu nedenle Beckham frikikleri kaleye 22-27 metre, Giggs 16-21 metre, Rooney de ceza sahasına yakın mesafeden gole çevirme konusunda usta olmuşlardır. Ronaldo ya gelince; o frikikleri aydan bile gole çevirebilirdi.

Beckham'ın 1996'da Wimbledon'a karşı orta sah​​a çizgisinden attığı gole, seyirci mucize gözüyle bakmıştı. Ama bu mucize değildi. Bu vuruşu yüzlerce kez çalışmıştı ve Güney Londra'da bu fırsat eline geçince, değerlendirmişti. United futbolcularının attığı birçok golde benzer çalışmaların ürünüydü. Bu goller antrenmanlar sırasında atılmış ve kesinlikle yüzlerce kez üzerinde çalışılmış gollerdi. (s. 74-75)

⚽Denge her takımın anahtarıdır. Bir futbol maçını on bir kaleciyle ya da benzer yeteneklere sahip bir grup insanla kazanmak imkânsızdır. Sanıyorum başka kurumlar için de bu böyledir. (s. 91)

Takımın her bir mensubunun, bir yapbozun parçasI olduklarını anlaması elzemdir. Parçaların biri bile çıkarılırsa, resim doğru​ görünmez. Her oyuncunun takım arkadaşlarının niteliklerini ve​ gücünü bilmesi gereklidir. Futbolda, maçları on bir değil sekiz oyuncua kazanır çünkü hepsi birden her zaman gününde değildir ve ayni​ı ​anda on bir kișiyi birden kusursuz oynatmak neredeyse imkânsızdır. (s. 95)

Takım çalışmasının yararlarını oyunculara, özellikle gençlere, vurgulamak için her türlü numarayı kullandım. Carrington antrenman sahasındaki odamda, Rockefeller Center inşaatı sırasında yerden birkaç yüz metre yüksekte bir çelik putrelin üzerinde oturarak öğlen yemeklerini yiyen on bir işçinin bulunduğu 1930'lardan kalma kocaman bir siyah beyaz fotoğraf vardı. Bu fotoğraf ensemdeki tüyleri diken diken ediyor. Bu adamlar orada hiçbir emniyet tedbiri alınmadan başlarında kumaştan şapkalarla oturuyor ve bir tanesi sigarasını yakıyor. Futbolcularıma, bu işçilerden birinin bașına bir şey gelirse, arkadaşlarının onu kurtarmaya çalışacağını anlatırdım.

Derdim ki: "Takım ruhu budur; hayatınızı başkası için feda ettiğiniz zaman ortaya çıkar. Takımda hiç kimse, diğerleri olmadan bir şey kazanamaz." (s. 103)

Teknik ekipten birinin ya da benim yerime fikrin ondan gelmesinin bence bir sakıncası yoktu. Çünkü çok mantıklıydı. Unvan peşinde koşan, şahsi za​f​er arayan ya da her şeyi bilen adam olmak peşinde değildim. Sadece takımın kazanmasını istiyordum. (s. 109)

​⚽Kurumunuzdaki insanlar kendilerini, çıkarlarını gözeten bir topluluğun parçası olarak hissederlerse büyük bağlılık gösterirler. Bu da çoğu kez küçük gibi görünen şeylerle başlar. 

1990'larda Carrington'daki antrenman sahamızla ilgili plan yaparken mimarlar ve kulüp bașkanı -biri oyuncular biri de personel için olmak üzere- iki ayrı yemekhane istediler. Yemekhaneye sadece oyuncular ve sağlık görevlilerinin alındığı eski antrenman sahamız Cliff'ten kalma bir uygulamaydı bu. Karşı çıkmıştım. 

Ben herkesi bir arada görmek istiyordum. Genç oyuncuların büyük futbolcularla ve -malzemeciler ve saha görevlileri dâhil- bütün personelle kaynaşıp birlikte yemek yiyebileceği bir yer talep ettim. 

Bir gencin Ryan Giggs'le konuşma imkânı bulabilmesi harikadır; ayrıca tüm genç oyuncuların birinci takımı görüp onlarla kaynaşabilmesi de çok iyidir. Bu, onlara rol model sunmanın yanı sıra öykünülecek bir şey sağlar.

Bazen bir genç oyuncuyu, futbol okulundan bir delikanlıyı tek başına yemek yerken görürsem, gidip yanına otururdum. Herkesi evinde hissettirmelisiniz. Bu onlara yumuşak davranacağın anlamına gelmez fakat onların buraya ait olduklarını hissetmelerini istersiniz.

Yıllar önce, zor zamanlarda her kuruşu aileleri için tasarruf etmek amacıyla birçoğu öğlen yemeklerini es geçen personeline bedava yemek veren Marks & Spencer'dan öğrendiğim șeyden etkilenmiştim.

Muhtemelen bir teknik direktörün yeni bir antrenman sahasında bir yemekhane düzeniyle ilgilenmesi tuhaf görünüyor ancak bunun takımda yarattığı havayı ve personel ile oyuncuları nasıl kaynaştırdığını düşündüğümde, bu küçücük değişimin önemini yadsıyamam. (s. 147-148)

Liderlik

Alex Ferguson - Michale Moritz

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde

Râvi

Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti