Kayıtlar

Aralık, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şeker Portakalı

Resim
Bu şarkıyı her duyduğumda sebebini çözemediğim bir hüzne kapılırdım. Totoca'nin elimi sertçe çekmesiyle kendime geldim. "N'oldu, Zezé?" "Hiç. Şarkı söylüyordum." “Şarkı mı?" “Evet." “Demek ki kulaklarım sağır olmuş." Acaba insanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor olabilir miydi? Sesimi çıkarmadım. Bilmiyorsa benden öğrenecek değildi. (s. 15) "Totoca.” "Ne var?" “Aklımız erince, erdiğini hisseder miyiz?" "Ne saçmalıyorsun be?" (s. 15) "Geleceğin parlak, afacan. İsmini boşuna Jose yani Yusuf koymamışlar. Sen güneş olacaksın ve yıldızlar etrafında parıldayacak." (s. 23) Sabahki hüzünlü düdüğü akşamüstü saat beşte daha da fena gelirdi kulağıma. Fabrika bir ejderhaydı; her sabah insanları yutan, akşamlarıysa yorgun insanlar kusan bir ejderha. (s. 62) Bunun üstüne ona iyice sokulup başımı koluna yasladım. "Portuga!" "Hı..." "Ben senin yanı...

Küçük Ağacın Eğitimi

Resim
Okur Dergisinin 8. Sayısında yayımlanan Küçük Ağacın Eğitimi kitabına dair yazımı aşağıda paylaşıyorum: “Ne kadar uzağa gittiğini bilmiyorsan, çok uzaktır. Kimse bana söylememişti. Sanırım Büyükbaba da bilmiyordu.” Yıllar önce buna benzer hisler taşıdığımı hatırlıyorum. Bu durumu “Küçük Ağaç”ın tespit ettiğini görmek hoşuma gitmişti doğrusu. İnsanız, duygularımızın paylaşılmış olması hoşumuza gidiyor. Yazarların tercüman olması daha da memnun ediyor galiba. Evet, hiç bitmeyecekmiş gibi gelen yollar, hiç bitmeyeceğini sandığımız yıllar ve geçip giden ömrümüz... Ömür bahçesindeki en uzun vakit de çocukluk mevsimidir sanırım. Bu hissiyat, bahçenin ne kadar büyük ve uzağa gittiğini bilmeyişimizden olabilir. Ya da hayata dair en çok şey öğrendiğimiz zaman dilimi olduğu içindir. Kim bilir? Gülün rengi ve kokusu ruhu okşar. Lakin dikeni vardır, itiyat gerektirir. Karnın mı acıktı? İşte orada bir parça ekmek ve tuz. İşte orada domates ve salatalık fideleri. Kendine güzel bir ziya...