Kayıtlar

2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Beyaz Geceler

Resim
Bu paragrafı defalarca okudum/okuyorum. Harika bir anlatım. Beni mest ediyor.. Değerli okuyucum, o gece öylesine güzeldi ki, böylesini sadece gençliğimizde görebiliriz! Gökyüzünün aydınlığına, yıldızların ışıltısına bakıp da, "Böyle bir göğün altında insan nasıl olur da öfkelenir, hırçınlaşabilir?" diye düşünürsünüz. Ama bu düşünce de yalnızca gençler içindir, değerli okuyucum, hem de çok gençler için. Umarım, sizin de gönlünüz uzun süre genç kalır. [s.9] BEYAZ GECELER Dostoyevski Türkçesi: Samed Karagöz Şûle Yayınları

Kafka

Resim
Kafka umutsuz biri değil, bir görgü tanığıdır; bir devrimci değil, bir yol göstericidir. Kafka’nın yapıtı onun dünya karşısındaki tavrını dile getirir. Bu yapıt soluk bir kopya olarak da ütopyacı bir muhalefet olarak da görülemez. Ne dünyayı yorumlamak ne de onu değiştirmek gibi bir niyeti vardır. Yalnızca bu dünyanın yetersizliğine ve aşılması gerektiğine parmak basmaktadır. [s.10–11] * * * Bir Köpeğin Araştırmaları ’nın kahramanı “Araştırmalarımda gerçekten tek başıma mıydı?” diye soracaktır. Dava ’nın kahramanı ise “Kendi adıma değil, onların adına konuşuyorum” diyecektir. Çin Seddi ’nin kahramanı da “Büyük kalabalığın sözcüsüyüm ben” diye açıklar. Şato ’nun kadastrocusu, uyandırdığı kuşku ve korkuya rağmen, köy sakinlerinin de onayladıkları ve ümit ettikleri bir talebin sözcüsüdür. Dava ’nın son sayfasında Jozef K’nın öldürüldüğü sahnede, “Aniden parlayan bir ışık” gibi açılan bir pencereden bir adam hükümlüye bir işaret gönderir. Bunun üzerine Kafka şunları söyleyecektir: “Ki...

Karanlıktaki Adam

Resim
O noktada Noriko daha fazla dayanamayıp ağlamaya başlar, gözyaşları sel gibi avuçlarına dökülür – onca zaman sessizce acı çekmiş olan bu genç kadın, iyi biri olduğunu reddeden bu iyi kadın; sadece iyiler kendi iyiliklerinden kuşku duyarlar, onları iyi yapan da budur zaten. Kötüler iyilik yaptıkları zaman bunu bilirler, iyiler ise hiç bilmezler. Ömürlerini başkalarını bağışlayarak tüketirler, ama kendilerini bir türlü bağışlayamazlar. [s.74–75] Betty kalbi kırıldığı için ölmüştü. Kimileri bunu duyunca gülüyor, o da dünyanın gidişatı hakkında hiçbir şey bilmemelerinden. İnsanlar kırık kalp yüzünden ölürler. Bu her gün olur, sonsuza kadar da böyle olmaya devam edecek. [s. 83–84] Karanlıktaki Adam’a dair köşe yazıları: Yazarın Eleştirmenle, Amerika’nın Amerika’yla Savaşı - Zeki Coşkun [ oku ] Düş ile Gerçeğin Varlık Savaşı - Metin Akyüz [ oku ] Savaş, Yuvasına Döner - Erkan Canan [ oku ] Paul Auster'ın Karanlıktaki Adamı - Milliyet Gazetesinden [ oku ] Karanlıktaki Adam - De...

Seyahat Sanatı

Resim
Sanatçı ve filozofların rehberliğinde tefekkürün mavi ufuklarına yolculuk yapmak isterseniz Alain de Botton'un Seyahat Sanatı'nı okuyabilirsiniz. Gerçek deneyimlerin dünyasında endişelerle dolu bir gelecek, içinde olduğumuz an'ı gölgeler. Estetik öğelerden alacağımız haz, zihnimizi bulandıran fiziksel ve psikolojik taleplerin insafına kalmıştır. (s.31) Yolculuklar düşüncelere gebedir. Hareket eden bir uçak, gemi ya da tren kadar bizi kendimizle konuşmaya sevk eden pek az yer vardır. Önümüzdeki manzarayla aklımızda gelip giden düşünceler arasında garip bir bağıntı vardır: geniş düşünceler geniş manzaralara yeni düşünceler yeni mekanlara ihtiyaç duyar. (s.62) Yüce yerler, sıradan yaşamın bize her gün acı bir biçimde öğrettiği dersi, daha büyük terimlerle yeniden ifade ederler: evren bizden kudretli, biz de evren karşısında aciz ve geçiciyizdir, yapabileceğimiz tek şey, arzularımızın kısıtlandığını ve bizden daha büyük olgular karşısında boynumuzun bükük olduğunu kabul ...

Semaver

Resim
Trifon için ne yaşayan insanlar, ne çiçekler, ne akarsular mavi gözlü arkadaşlar bir mana ifade ederdi. Yalnız bu önüne, gözlerinin içine serilen ve üzerine arka üstü yattığı zaman büyük güverteleri, boş yelkenlileri, güneşin içinde madenleri ve boyaları uçan vapurları düşünebildiği deniz ona, ciğerlerine çektiği havanın kıymetini, açıkçası yaşamanın zevkini ve lezzetini verirdi. Ondan ötesi boş, ıssız manasızdı. Toprak, kendisine yelkenlerini yapmak için kereste, çekiç ve keser verdiği için biraz bir şey benzerdi. Trifon toprağı sevmez; ona hürmet ederdi. Çünkü birçok sevdikleri orada, onun altında, aklın durduğu bir yerde yaşıyorlardı. Fakat toprağın üstünde koşan, onun üstünde beş on para kazanmak kaygısı ile dönüp dolaşan insanlar ne tuhaf mahluklardı. Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar ne zevksiz mahluklardı. Bu mektebe giden ufak çocuklar, denizin karşısında mektebi unutup bir gün, bir gece düşünceli kalamazdı. Dersler deniz kadar güzel; ...

Tünel

Resim
Öykümüzün kahramanı Juan Pablo Castel’in trende yolculuk yaparken aklına gelen “aptal fikir” zaman zaman benim de aklıma gelir. Demek ki sadece benim aklıma gelmiyormuş diye gülümsedim romanı okurken: Tren Buenos Aires'e doğru yol alırken pencereden dışarıyı izliyordum. Bir çiftlik evinin yanından geçtik; sundurmada duran bir kadın trene bakıyordu. Aklıma aptal bir fikir geldi: “Bu kadını yaşamımda ilk kez görüyorum ve bir daha görmeyeceğim.” Düşüncem bilinmedik bir ırmağın sularında yüzen bir mantara benziyordu. Bir süre sundurmadaki kadının çevresinde yüzdü. Bu kadının benim için ne önemi vardı ki? Ama bu anın yaşamımda bir kereye mahsus var olduğunu ve bir daha tekrarlanmayacağını düşünmeden edemiyordum; benim açımdan bakıldığında o kadın tıpkı ölmüş gibiydi. Birisi içeriden çağırmış olsaydı ya da tren azıcık gecikmiş olsaydı o kadın yaşamımda hiç yer almayacaktı. (s.110) Martin Casariego’nun Tünel için yazdığı öndeyiş [ oku ] Rasim Özdenören’in Aşk ve Delik yazısı [ oku ...

Acı Çikolata

Resim
Rivayet olunur ki: Hızır aleyhisselam Allah Dostlarından birinin evini ziyarete gider ve bu ziyareti esnasında kendisine yemek ikram edilir. Hızır aleyhisselam yemeği yemekten kaçınınca Allah Dostu yemeğin helal lokmalardan mürekkep olduğunu söyler. Hızır aleyhisselam da yemeğin helal olduğunu bildiğini fakat yemeğin öfke ve gafletle pişirildiğini ve bu yüzden yemeğe yanaşmadığını, söyler. * * * Annemden pasta, börek ve yemek tarifi aldıkları halde annem gibi güzel yapamadıklarını söyleyen teyzelere “Bizim hanımın elinin kiri”, der babam, “kaliteli de ondan” (Yani, bu kibar ve esprili bir şekilde: Bizim hanım yaptığı yemeklere ilgi ve muhabbetini katıyor, manasına geliyordu) Demek ki bir yemek hangi “hâl” üzere pişiriliyorsa “o hâl” üzere bir lezzet alıyor. Ayrıca insanın hal, hareket ve davranışlarında da “o hâl” üzere etki bırakıyor. Acı Çikolata da bu bağlamda bir kitap. Ana konusunun yanında, yemek pişirirkenki ruh halinin o yemeği yiyen insanlardaki nasıl etki bıraktığına...

Suskunlar

Resim
Hayat denilen şu kısacık yolculukta, ama canlı ama cansız, ama güzel ama çirkin, ama dost ama düşman, kendilerine refakat eden her şeyi sevip koruyan bu ehl-i insaf dervişler, fırlatıldığında bir insanın kafasını dağıtacak bir taşı bile incitmek istemezlerdi. Çünkü biiznillah dile gelse, sonsuz bir masalı anlatacak o taş, Allah'ın sırdaşı, dolayısıyla kendilerinin can dostu idi. Kâinâtın âhengini bozmaktan, yaratılan her şeye zarar ve zevâl vermekten çekinen bu efendilerin zikir çektikleri mekan o kadar ferah ve dingindi ki, zincire vurulmuş en saldırgan deliler ve zincirlerinden boşanmış en amansız fırtınalar bile, böylesi bir yerde huzur bulurdu. [s. 121] 'Göz'ün vazifesi sadece 'görmek' değil, Hakikat'i görmektir. Hakikat'i gören bir göz, artık başka bir şeyi göremez. Çünkü o artık, başka bir vazifeyle mükellef değildir ve başka bir gayesi de yoktur. [s. 165] * * * Suskunlar gerçekten de bir cümle ya da paragrafla anlatılabilecek bir kitap değil. Al...

Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi

Resim
Arka Kapaktan: 'Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi', Time'ın 'Beckett'den beri çağdaş yazının en büyük adı' diye nitelendirdiği Handke'nin en önemli yapıtlarından biridir. Bir tek sözcükle tanımlamak gerekirse, dille dünya arasındaki 'boş'luğun romanıdır. Metin, Batı toplumlarında yaşayan 'uygar' insanların ilişkisinin yarattığı 'boş'luğun 'özgürleştirici' ve 'öldürücü' boyutları üzerine kuruludur. Romanı edebiyat estetiği açısından farklı kılan yan, Handke'nin dile olağanüstü bir önem vererek 'boş'luğun üslubunu yaratmış olmasıdır Kitabın son sayfalarından: Ayağa kalktı, gitti. Dönüp geldiğinde, asıl maç başlamıştı bile. Sıralar doluydu, o da sahayı dolaşıp kalenin arkasına geçti. Çok yakında durmak istemiyordu, caddeye doğru yürüyüp sete çıktı. Cadde boyunca, köşe gönderine kadar ilerledi. Ceketinden bir düğme kopup caddeye fırlamış gibi geldi. Düğmeyi yerden alıp cebine soktu. Yanında duran bir...

Brooklyn Çılgınlıkları

Resim
Kafka'nın ölmeden önceki son yılı; Polanya'daki tutucu Yahudi ailesinden kaçıp Berlin'e yerleşir, Dora Diamant adında on dokuz-yirmi yaşlarında bir kıza âşık olur. Kız, Kafka'nın yarı yaşındadır; ama ona yıllardır yapmak isteyip de yapamadığı şeyi, Prag'dan ayrılma cesaretini bu kız verir ve Kafka'nın birlikte yaşadığı ilk ve tek kadın olur. Kafka 1923 sonbaharında Berlin'e gelir ve ertesi ilkbaharda da ölür; ama bu son aylar muhtemelen yaşamındaki en mutlu aylardır. Giderek bozulan sağlığına rağmen. Yiyecek kıtlığı, siyasal ayaklanmalar, Alman tarihinin gördüğü en ağır enflasyon gibi Berlin'deki sosyal durumlara rağmen. Bu dünyada fazla zamanı kalmadığını kesinlikle bilmesine rağmen. Kafka her ikindi vakti parkta gezintiye çıkar. Hemen her seferinde Dora da onunla gider. Bir gün, hıçkıra hıçkıra ağlayan küçük bir kızla karşılaşırlar. Kafka kıza ne olduğunu sorar. Çocuk bebeğini kaybettiğini söyler. Kafka, olup biteni açıklamak için hemen bir hikâye ...

Aspern'in Mektupları

Resim
Arka Kapak yazısı: Amerikalı bir edebiyat tarihçisi, yıllar önce ölen, devrinin en ünlü şairlerinden Jeffrey Aspern’in bazı mektuplarının, Venedik’te yaşayan yaşlı bir kadında olabileceğini öğrenir ve mektupların peşine düşer. Bedeli ne olursa olsun onları ele geçirmeye kararlıdır; ancak yaşlı kadının aksiliğini ve yıllardır onunla birlikte yaşayan, dışarıya hiç çıkmayan yeğenini hesaba katmamıştır. Aspern’in Mektupları, sürekli artan gerilimi, son sayfaya kadar çözülmeyen esrarı ve Venedik’in bir karakter olarak hazır bulunduğu renkli fonuyla, Henry James’in en önemli yapıtları arasındadır. Amerikan edebiyatının mihenk taşlarından olan, pek çok yazarı etkileyen, birçok eleştirmeninse edebiyat tarihinin en büyük yazarı saydığı Henry James’in bu kısa romanı, yayımlandığında büyük övgüyle karşılanmış, bizzat yazar tarafından da hep el üstünde tutulmuştur. Aspern’in Mektupları, tiyatro ve operada sahnelenmesi dışında, 1947 yılında sinemaya da uyarlanmıştı. Kitabın girişinden bir kaç sayfa...

Yaprak Fırtınası

Resim
— Birdenbire, kasabanın ortasına çöken bir kasırga gibi, ardında yaprak fırtınasıyla, muz şirketi geldi. Başka kentlerin insan ve eşya hurdasından oluşan yaprak fırtınası canlanıvermişti; her zamankinden daha uzak ve saçma görünen iç savaşın pisliğiydi. Kasırga amansızdı. Döne döne yükselen yoğun kokusu, saklı bir ölüm ve ten salgısının kokusu, bulaştığı her şeyi kirletiyordu. Bir yıldan kısa bir sürede, kendinden önceki kötülüklerin molozlarını bütün kasabaya ekti, kendi yükünü, döküntülerini sokaklara saçtı. Birden bu döküntüler, fırtınanın çılgın, kestirilemeyen hızına uygun olarak toparlandı, biçimlendi ve bu bir ucundan nehir geçen, öteki ucunda mezarlık bulunan dar sokak, başka kentlerin artıklarından doğan, bambaşka, gelişmiş bir kasabaya dönüşene dek sürdü gitti. İnsanların oluşturduğu yaprak fırtınasına katılıp sert gücüyle sürüklenerek kasabaya dükkanların, hastanelerin, eğlence yerlerinin, elektrik fabrikalarının molozları da geldi, bekar kadın ve erkek döküntüleri ise t...

Yaban Muzu

Resim
Giriş Bir gün, değişik bir yaşam peşinde sertao 'ya* daldım. Yüreğimi, kaygıyla dönüşümü bekleyeceği bir ağaç gölgesinde bıraktım ve yürüdüm. Durmadan yürüdüm. Güneş yüzümü ve ellerimi yakın. Tozlu, uzun ve sessiz pek çok yol aştım. Uzaklığın gerçeğinde yitmek için, zaman ve yer denen kavramları unuttum. Uzaklıktan başka şey yoktu... Korkunç bir yorgunluk bedenime egemen oldu... O sıra rastladım acımasız adamlara. Çok daha acıklı bir yaşam için çarpan, acılı bir yüreğe sahip adamlara. Başkalarına ve kendilerine acıma nedir bilmeyen adamlara. Öykülerini gördüm, işittim ve yaşadım. Üzgün döndüm ve kaygıyla beni aynı ağacın gölgesinde bekleyen yüreğimi aradım. Acımasız adamlar'ın öyküsünü anlatmaya karar verdim. Bu öyküyü ne mürekkeple yazıyorum, ne de kanla. Gezginliklerimin tozunda eriyip giden, acılarımın ve yorgunluklarımın terinden yararlanıyorum yalnızca. Uzaklardaki düşsel cennetlerine doğru uyurgezer yürüyüşleri sırasında, acımasız adamlar'ın kaldırdı...

Çavdar Tarlasında Çocuklar

Resim
Son zamanlarda okuduğum en iyi kitap. Sürücü uyanık herifin tekiydi. “Buradan dönemem, ahbap. Burası tek yönlü bir yol. Doksanıncı Sokağın sonuna kadar gitmek zorundayım.” Tartışmaya girmek istemiyordum. “Tamam” dedim. Sonra birdenbire aklıma bir şey geldi. “Hey, bakar mısınız?” dedim. “Güney Central Park’ın hemen yanındaki o gölde bulunan ördekleri biliyor musunuz? O küçük göldeki hani. Acaba, göl donduğunda, o ördekler nereye gidiyorlar, biliyor musunuz? Haberiniz var mı, acaba?” Ama anladım ki, ancak milyonda bir olasılıkla haberi olabilirdi. Döndü, bana manyakmışım gibi bir baktı. “Sen n’apıyosun ahbap, ha? Benimle kafa mı buluyorsun?” “Hayır; yalnızca merak ettim, hepsi bu kadar.” [s.63] "Her neyse, hep, büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. Binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta -yetişkin hiç kimse, yani- benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nerey...

Sarnıç

Resim
Kitaptan iki güzel hikaye: Kim Kime [ oku ] Sarnıç [ oku ] Ve altı çizili satırlar: Önümüzde hayat... Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz. Halbuki her zaman, ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir göle varıyordu. Bu gölde artık biz akmıyor, dalgalanmıyorduk. Yahut bana öyle geliyordu. (Sarnıç adlı hikayeden, s.11) Bu çok yakın mazide tokları açlar doyurdu ve açlar öldüler (Beyaz Altın adlı hikayeden, s.25) Avlusunun otları taze kesilmiş, minareleri çimenlerin üzerine akmış, kubbeleri yakın çarşılara dökülmüş, sessizlik ve esrar dolu İstanbul camilerinden bir tanesinin avlusunda idik. Bir öğleüstü idi. Fırsat buldukça, canım sıkıldıkça, kafamın içine bir başka benlik sokuldukça insanları sevmek için; bir uzlet içinden, bir yoksuzluk ve kimsesizlik içinden, bir varlığın ve kimsenin karışıkılığını daha iyi duyabilmek için daima melankolik köşeler arardım. O zaman kumruların gezindiği cami sundurmalarında düşünür; İstanbul'a, bu köprülerin ve sefillerin ve vapurl...

Kitabu't-Tecelliyat

Resim
Muhyiddin Arabî Hazretlerinin eserleri, özellikle Kitabu't-Tecelliyat ve Kitabul'l Yakin kitapları sıradan kitaplar değildir. Tam kendisine ve ününe layıktır. Daha önce hiç basılmayan bu eser insanın istifade edebileceği, düşünce ufkunu açacak, derin bilgilere ulaştıracak konular içermektedir.  Bunun da kitabın her sahifesinde görmek mümkündür. Bu tecelliler ve yakin kitapları matbuu değil el yazmasıdır.  Tercümesi aslına uygun olarak yapılmıştır. Dikkatlice okunursa ufkunuzu açacak, sizleri maddenin zulmünden, nefis tuzaklarından kurtaracaktır. ( Arka kapak ) Hakk senden kalbini istedi, sana senin tamamını verdi. Sen de onu (kalbini) temizle. Huzurunda olduğunu, seni murakabe ettiğini bilerek ve korkarak ulula. Nitekim “Gündüz vakti senin için uygun bir meşguliyet vardır” (73 Müzemmil, 7) ayetiyle buna işaret edilmiştir. Sana yirmi dört saat vermiş, bundan farzların vaktini kendine tahsis etmiştir ki, bu da topu topu yarım saat eder. Sana diyor ki: Bütün vakitlerind...

Görmek ve Fark Etmek

Resim
Alain de Botton sanat, felsefe ve edebiyatı çok güzel harmanlayıp sade ve akıcı bir dille okuyucusuyla buluşturuyor. Acizane tavsiye ederim.. Ve kitaptan iki kısa deneme: Yazmak (ve Alabalıklar) [ oku ] Yalnız Erkekler [ oku ] GÖRMEK VE FARK ETMEK Alain de Botton Türkçesi: Ayşe Ece – Ahu Sıla Bayer – Ahu Antmen Sel Yayıncılık

Hayat Nedir?

Resim
Hayat Nedir , Yusuf-i Hemedani'nin yazmış olduğu risalelerin yer aldığı 101 sayfalık bir kitap. Kitabın içinde Abdülhalik Gücdüvani tarafından yazılan ve Yusuf-i Hemedani’nin hayatını anlatan Makamat-ı Yusuf Hemedani isimli risale de yer alıyor. İmam Yusuf-i Hemedani’ye (r.h) sordular: Bugünler geçerse ve bu taife yüzlerine perde çekip göçerse selamette kalmak için ne yapayalım? Dedi ki: Onların sözlerinden hergün sekiz varak (16 sayfa) okuyunuz! (s. 14) Eğer Mansûr-i Hallac mårifeti hakkyla bilseydi Ene'l-Hak yerine Ene't-türab (ben toprağım) derdi. (s. 16) Gönülden seven ve sevilen bir insandı. Sıdk ve safa ehliydi. İhlaslı, halim ve cömert idi. Hakk’a şükreder, asla O’ndan şikayet etmezdi. Hakk’ın taksimine razı olurdu. (s. 44)  Zahirinizi dağınıklıktan kurtarın. Zahiri dağınık olanın batını ve gönlü daha da dağınık olur. (s. 45) Allah Teala seni, sevdiği ve razı olduğu şeylerde muvaffak kılsın, “Canlı kimdir ve hayat nedir?” diye sordun. Cevap: Allah ...

Kayığım Rosinha

Resim
Rosinhanın yakarışı: Ulu Tanrım! Her şey için sana teşekkür ederim! Güzelim bir pazartesi günü beni dünyaya getirdiğin için sana teşekkür ederim! Kızılderililerin beni bulmalarını sağladığın için sana teşekkür ederim. Kızılderililer beni güzel bir kayık yaptıkları için sana teşekkür ederim. Yaşadığım ve bir daha göremeyeceğim bütün güzel geceler ve güneş batışları için sana teşekkür ederim. Nehrin büyük rüzgarlarına direnmemi sağladığın için sana teşekkür ederim. Nehrimin, yeryüzünün en güzel nehri Araguaia olmasını sağladığın için sana teşekkür ederim! Bana iki sahip verdiğin için sana teşekkür ederim: Bütün gücümle hizmet ettiğim Surumare ve tüm aşkımla sevdiğim Ze Oroco! En üzgün anlarıma katlanmamı sağlayan sabırdan ötürü sana teşekkür ederim! Her şey için teşekkür ederim. Bir de: her zaman dilediğim gibi, hep sevdiğim birinin yanında ölmeme izin verdiğin için. Teşekkür ederim, Tanrım, çünkü her şeye rağmen hayat güzel! (s.224) KAYIĞIM ROSİNHA Jose Mauro De ...

Anlatmak İçin Yaşamak

Resim
Anlatmak İçin Yaşamak, ünlü romancı Gabriel Garcia Marquez'in anılarını anlattığı roman tadında bir kitap. "Lisedeki en iyi şeyse, uyumadan önce yüksek sesle yapılan okumalardı. Bu okumaları ilk kez Carlos Julio Calderon, beşinci sınıfların ertesi günün ilk dersinde yapılacak sınav için çalışmaları gereken Mark Twain’i okuyarak başlattı. Kitabı okuyacak zamanı olmayan öğrencilerin not almaları için, ilk dört bölümü karton bölmesinden yüksek sesle okudu. İlgi öylesine büyüktü ki, uyumadan önce yüksek sesle kitap okumak bir alışkanlık haline geldi. Başta kolay olmadı, kuşkucu bir öğretmen okunacak kitapları kendisinin seçmesi ya da seçilenleri reddetmesi ölçütünü getirmeye kalkıştıysa da, bir isyan tehlikesinden korkulduğu için bu iş büyük sınıf öğrencilerine teslim edildi. Önceleri yarım saatle başladık. Nöbetçi öğretmen genel yatakhanenin girişindeki iyi aydınlatılmış kulübeciğinden okur, bizler de yarı şaka yarı ciddi ama hep yerli yerine oturan horlamalarla onun sözünü...

İbn Arabi

Resim
Bu kitap, İbn Arabî'nin Hayatı, Üslubu ve Eserleri, Görüşleri ve İslam Düşüncesinde İbn Arabî’nin Yeri başlıkları altında dört bölümden oluşuyor. Birinci bölümünün sonunda (s.58) Asin Palacios’tan yapılan yersiz alıntı dışında güzel ve doyurucu bir kitap. Öz ve Kabuk İbn Arabî, Bayezid Bistami'nin ulemaya hitaben: "Ey şekilci âlimler siz bilgilerinizi ölülerden aldınız. Biz ise hep hayatta olan ve hiç ölmeyen Hak'tan aldık" dediğini kaydeder. İbn Arabî sorar: Sen bu ilmini kimden aldın? Cevap: Hocamdan. Sual: Hocan nerede? Cevap: Öldü. Sual: O kimden almıştı? Cevap: Kendi hocasından. Sual: Hocası nerede şimdi? Cevap: Öldü. İbn Arabî’nin ölünün ölüden aldığı ilim dediği işte bu nitelikteki rivayet ve ananevi ilimdir. Kendi ilmini ise: "Kalbim Rabbimden rivayet etti ki..." ifadesiyle dile getiriyor. Fusus'ta: "Veliler, bilgileri peygambere vahiy getiren meleğin aldığı kaynaktan alırlar" derken de bu noktayı anlatıyo...