Altın Silsile
Yusuf Hemedânî'den hemen bir asır sonra yaşamış bulunan Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbnu'l-Arabi eserlerinde ondan bahsetmek ve onun şöhretini Evhadüddin Kirmani'den duyduğunu şöyle anlatmaktadır:
Hicretin 602. yılında (M.1205) Evhadüddin Kirmanı, Konya'ya geldi ve Yusuf Hemedânî, hakkında duyduklarını bize şöyle anlattı. Yusuf Hemedânî, kendi memleketinde altmış seneden fazla şeyhlik makamına oturmuş bir zâttır. Yaşı ilerlediği yıllarda cuma namazı dışında tekkesinden dışarı çıkmaz olmuştu. Bir gün gönlüne düşen bir "vârid" üzerine çaresiz ve iradesiz dışarı çıkmıştı. Merkebine binip yularını salıvererek o nereye götürürse gitmeye niyet etti. Merkep yürümüş ve nihayet şehrin dışında harap bir mescidin yanına varınca durdu. Hemedânî, merkebinden inip mescidin kapısından içeri girdi. İçerde bir genç başını önüne eğmiş heybetli bir halde oturmaktaydı. Neden sonra şeyhin geldiğinin farkına varan genç, başını kaldırıp: "Efendim ben bir müşkil mes'eleyle karşı karşıyayım. Bana himmet buyurun" dedi. Yusuf Hemedânî gencin müşkilini çözdükten sonra dedi ki: "Delikanlı bir daha böyle bir müşkille karşılaştığın zaman bize gel, tekkemize buyur, bizim gibi pir-i fâniyi buraya kadar yorma!" İbn Arabi hazretleri bu olayı naklettikten sonra der ki: "Bundan anladım ki, eğer bir müridin zâhir ve bâtını sadık olursa, bu sadakat ve teslimiyeti sebebiyle şeyhini kendi canibine celbedebilir". Kalb kalbe karşı olunca etkileşim daha güçlü oluyor.
H. Kamil Yılmaz, Altın Silsile, Erkam Yayınları
Hicretin 602. yılında (M.1205) Evhadüddin Kirmanı, Konya'ya geldi ve Yusuf Hemedânî, hakkında duyduklarını bize şöyle anlattı. Yusuf Hemedânî, kendi memleketinde altmış seneden fazla şeyhlik makamına oturmuş bir zâttır. Yaşı ilerlediği yıllarda cuma namazı dışında tekkesinden dışarı çıkmaz olmuştu. Bir gün gönlüne düşen bir "vârid" üzerine çaresiz ve iradesiz dışarı çıkmıştı. Merkebine binip yularını salıvererek o nereye götürürse gitmeye niyet etti. Merkep yürümüş ve nihayet şehrin dışında harap bir mescidin yanına varınca durdu. Hemedânî, merkebinden inip mescidin kapısından içeri girdi. İçerde bir genç başını önüne eğmiş heybetli bir halde oturmaktaydı. Neden sonra şeyhin geldiğinin farkına varan genç, başını kaldırıp: "Efendim ben bir müşkil mes'eleyle karşı karşıyayım. Bana himmet buyurun" dedi. Yusuf Hemedânî gencin müşkilini çözdükten sonra dedi ki: "Delikanlı bir daha böyle bir müşkille karşılaştığın zaman bize gel, tekkemize buyur, bizim gibi pir-i fâniyi buraya kadar yorma!" İbn Arabi hazretleri bu olayı naklettikten sonra der ki: "Bundan anladım ki, eğer bir müridin zâhir ve bâtını sadık olursa, bu sadakat ve teslimiyeti sebebiyle şeyhini kendi canibine celbedebilir". Kalb kalbe karşı olunca etkileşim daha güçlü oluyor.
H. Kamil Yılmaz, Altın Silsile, Erkam Yayınları
Yorumlar