Sipehsalar Risalesi

Selçuklu kumandanı Feridun bin Ahmed hazretlerinin bizzat yazdığı Hazreti Mevlana’nın şahsiyetini tanıtan, velayet gücünü, menkıbelerini ve yakınlarını anlatan en sağlam belge niteliğinde bir eserdir. “Sipehsâlâr Menâkibi” veya “Sipehsâlâr Risalesi” olarak şöhret bulan bu kıymetli bir eser Farsça olup bir asır kadar önce büyük âlim ve mutasavvıf Ahmed Avni Konuk ve Mithat Behari Hüsami tarafından tercüme edilmişti. Bu tercümeleri bu günkü dile çevirip yayınlıyoruz.

Sipehsâlâr Feridun ilim sahibi, kültürlü bir kimsedir ve kırk yıl Hazreti Mevlana’nın müritliğinde bulunmuştur. Pir'inden görüp işittiklerini bu kitapta toplamış, Sultan Veled Hazretlerinin bu notları inceleyip çok beğenmesi ve emri üzerine yazılıp çoğaltılmıştır.

Eserde Hazreti Mevlana’nın özellikleri, düşünce ve davranışlarıyla ondan görülen kerametler anlatılmaktadır. Hazreti Mevlana’nın babası, hocası, yakın dostları ve halifelerinin de tanıtıldığı bu eser, aynı zamanda tasavvuf tabir ve terimleri hakkında açıklamalar da ihtiva etmektedir.

* * *

Mithat Behari Hüsami’nin Sipehsalar Risalesi’ne Şems-i Tebirizi Hazretlerinin kayboluşu ile ilgili düştüğü dipnottan:

Bazıları Şems Hazretleri’nin kayboluşunu katledilerek şehit edilmesine atfediyorlarsa da bu hususta bir belge olmadığı gibi gerek Sultan Veled ve gerek bu kitabın yazarı Feridun Sipehsalar böyle bir şeyden bahsetmemişlerdir. Bu da zannın doğru olmadığına en büyük delildir. Kayboluşu Hazreti Mevlana’nın onu aramak için Şam’a gitmesinden anlaşılmaktadır.

Gerçi Hazreti Şems’in nereye gittiği bilinmemektedir. Fakat Şam’a geldiği ilk kayboluşunda da mektup yazmadan önce bilinmiyordu. O halde Hazretin, habersizce başka bir yere gitmiş olması muhtemeldir.

* * *

Şeyh Salahaddin Zerkub Konevi Hazretlerinin müridlerinden birisi anlatmıştır.

Bir zamanlar ticaret için İstanbul'a gidecektim. Hazreti Hüdavendigâr'ın [Hz. Mevlana'nın] elini öpmek için huzuruna gittim. Yalnız kaldığımız bir sırada şöyle buyurdu:

- İstanbul'a vardığında, yakınlarındaki filan köyün kuzeyindeki en büyük kiliseye git, etrafta kimse yokken içeri gir, baş rahibe selamımı söyle.

İstanbul'a vardığımda o köydeki kiliseyi buldum. Tenha bir vaktini gözleyip içeri girdim. Baş rahibe Hazreti Hüdavendigarın selamını söyleyince hemen ayağa fırladı, secdeye kapanarak pek çok saygı ve bağlılık gösterdi. Ben bu hale şaştım, çünkü Hazreti Mevlana Efendimizin bu taraflara hiç gelmediğini biliyordum. Onun da bizim taraflara hiç gelmediği halinden anlaşılıyordu. Bu işte ne gibi bir keramet var acaba diye düşündüm.

Rahip bana çok iyi davrandı, beni alıp hücresine götürdü, odasının kapısını arkasından sıkıca sürgüledikten sonra çeşitli yiyecekler çıkarıp ikram etti. Onları yedikten sonra rahle üstünde bir mushaf gördüm. Rahip bana kendisinin de Müslüman olduğunu, burada Kur'an okuyup namaz kıldığını söyledi ve:

- Benim burada itibarım çok yüksektir, bunu kimse bilmiyor. Sen de söylemeyeceğine yemin etmelisin! dedi.

Sırrını açmayacağına ant verdim. Beraber namaz kıldık. İkindi vakti kapıyı benim üstümden kilitleyerek kiliseye gitti. Ben orada otururken sıkıldım. Etrafa göz gezdirirken asılı bir perde gördüm. Perdeyi açtığımda Hazreti Hüdavendigarı gördüm. Bir köşede mübarek başını omzuna doğru biraz eğik vaziyette murakabede oturuyordu. Hayret ve dehşet içinde kaldım. Kendimi tutamayıp bir nara attım, bayılmışım.

Kendime geldiğim zaman rahip gelmiş, ellerimi, ayaklarımı oğuyordu. Ayıldığımı görünce:

- Neden bağırdın? Beni burada rüsva edecektin. Bu kadar sene evliyaya hizmet ettin, daha dayanıklı ve güçlü olman gerekirdi. Hazreti Pir zaman zaman bu makama gelir, kendileriyle görüşürüm. Bu kılıktan çıkmak için kaç kez izin istedim, müsaade etmediler, bu şekilde devam etmemi emrettiler, dedi.

Ertesi gün bana para ve tavsiye mektubu verdi. Oradan ayrılıp tekfurun sarayına gittim. Nöbetçiler beni tekfurun huzuruna çıkardılar. Bana başrahibi nerden tanıdığımı sordu. Ben de tanışıklığımız eskidir, dedim. Bana özel yer ayırdılar, her ihtiyacımı karşıladılar. Tüccarlardaki alacaklarımı tahsil edip getirdiler. İstanbul'dan ayrılırken bana kılavuz verdiler, saygı göstererek yolcu ettiler. (s. 112 - 113)

Sipehsâlâr Risalesi
Hz. Mevlana'dan Görüp İşittiklerim
Feridun bin Ahmed
Osmanlıcaya çeviren: Ahmed Avni Konuk, 
Sadeleştirip yayına hazırlayan: Tahir Galip Seratlı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde

Râvi

Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti