Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı


Kitabın son iki sayfasından:

Aslında Çanakkale savaşları anlatılırken Sultan Abdülhamid’in atlanması feci bir hatadır. Neden mi? Hem bizzat onun açtırdığı okullarda yetişen bir neslin mücadelesi olması (çünkü bu direniş ruhunu o okullarda edinmişlerdi), hem de bizzat onun silahlarını kullanmış olmaları yüzünden. Tabii bir de Beylerbeyi Sarayı’ndaki sürgününde Buhari-i Şerif okuyup Fatihalarını Çanakkale semalarına üflemesinden… Velhasıl o, önlerinde (direnişi örgütleyerek), yanlarında (toplarıyla) ve arkalarında (dualarıyla) idi.

Ama bir başka açıdan da “gerçek Çanakkale” olarak da okuyabilirsiniz Abdülhamid Han’ın yapıp ettiklerini. Belki “sessiz Çanakkale” de diyebiliriz onun zamana yayılmış direnişine. Ancak temel bir farkı vardı Sultan Abdülhamid’in: Kimsenin burnunu kanatmadan yazıyordu Çanakkale destanını. Ölüm değil, hayat önemliydi onun için. Şehidlerin ardından yakılacak ağıtlar yerine, varsın fakir olsun ama hayat içre bir türkü söylensindi topraklarında. Arnavut çobanlarıyla Yemen çobanları, aynı coğrafyanın onurlu evlatları olarak güvenle çalacaklardı kavallarını. Abudabi’de İngiliz sosyetesine garsonluk yapacaklarına, Osmanlı sancağı altında Kabataş Lisesi’nin yerinde kurulan Aşiret Mektebi’nde geleceğin onurlu askerleri olarak yetiştirileceklerdi. Ne yazık ki, Chicago Fuarı’na “Mevlevi dansçıları” göndermeyişindeki ince tavrını anlayabilenler pek azaldı etrafımızda. Çünkü aynı zamanda folklorik bir gösteriye indirgenmeye çalışılan İslam’ın kutsal merasimlerinin izzetini kurtarmakla yükümlü hissediyordu kendisini.

Halifeydi çünkü. Son Halife. Son Sultan. Son İmparator. Son Büyük Direnişçi.

Eline silahı alarak, parmak tetikte; ama silahı asla patlatmadan direnen son büyük muhafız. Son Ada’nın son büyük kalesi bir başka deyişle. Nüfus azaltan değil, artıran Sultan.

Seni ne kadar az anıyor, ne kadar az anlıyoruz.

Ve senin gerçek Çanakkale’miz olduğunu ne zaman hakkıyla idrak edeceğiz?

Ne demiştin bir seferinde:

“Yatağından taşan bir nehre benziyoruz… Biz hiç de can çekişen bir millet değiliz. Canlı, kuvvetli bir milletiz. Bizi zinde tutabilecek yegane kuvvet, İslamiyettir.”

ABDÜLHAMİD'İN KURTLARLA DANSI
Mustafa Armağan
Ufuk Kitapları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde

Râvi

Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti