İhtiyar Balıkçı

Hangi yaz tatilindeydi hatırlamıyorum.. Sami, dayım ve ben Konya’daki Rampalı Çarşı’ya gitmiştik. Çoğunlukla kitapçıların olduğu ve ikinci el kitap piyasasının döndüğü bir yer…
Her neyse, işte o zaman, dayımın bir öğrencisinden Allahu alem tanesi 100 veya 300 bin liradan (şimdiki yeni kuruş) bir sürü ikinci el dünya klasiği almıştık.
Asıl temas etmek istediğim konu bu değil fakat yeri gelmişken söylemeden edemeyeceğim. Malumunuz kitaplar çok pahalı: Yeni bir kitabı almak istediğinizde elinizi cebinize uzattığınız zaman eliniz de bu yüzden yanmıyor mu zaten?
Eğer dünya klasiklerini okumayı seven biriyseniz acizane birkaç tavsiyem var.. Evvela dünya klasiklerinin ikinci elleri maddi açıdan tercihe şayan. Tamam, göz estetiğinizi biraz bozabilir ama Varlık Yayınlarının ve Altınkitap (yayınevinin adı buydu umarım) bu konuda bayağı iyi. Özellikle Varlık’ın ikinci el klasik çevirileri bence güzel.
İlla yeni kitap almak istiyorum diyorsanız da Milli Eğitim Bakanlığının ve Şûle Yayınlarının çevirilerini tavsiye ederim. Mezkur yayınevleri - özellikle MEB – başka yayınevlerine nazaran oldukça ucuz.
Gelelim konumuza…
Evvel zaman içinde, Ernest Hemingway’in Silahlara Veda ve Çanlar Kimin İçin Çalıyor adlı iki romanını okumuştum. Fakat bu kitaplardan pek hazzetmemiştim.
Bayram dönüşü ise Rampalı Çarşıdan aldığımız İhtiyar Balıkçı isimli kitabı okudum. 90sayfalık süper bir hikâye. Hikâye hakkında hiç yorum yapmadan hoşuma giden bir parçayı aktarayım:
Bir çift kılıçtan birini yakaladığı günü hatırladı. Erkek balık yemi önce dişisinin yemesine bırakmıştı; bu yüzden oltaya dişi balık takılıvermişti ve büyük bir korku, panik ve ümitsizlik içinde çırpınarak kısa bir zaman sonra yorgun düşmüştü. Bütün bunlar olup biterken erkek bir dakika bile dişisinin yanından ayrılmamış; oltanın ipini dişlemeğe çalışarak etrafında dönmüş durmuştu. Mübarek öyle sokuluyor, öyle akla gelmez işler yapıyordu ki ihtiyar oltanın ipini koparmasından, kafasının ucundaki o kılıç gibi, tırpan gibi silahıyla kayığına bir şey yapmasından korkmuştu. Zıpkını saplayıp da, testere uçlu uzun sopasını balığın başı bir ayna arkasının rengini alana kadar vura vura onu iyice sersemlettikten sonra çocuğun yardımıyla güç bela tekneye almışlardı. Bundan sonra bile erkek kılıç uzun müddet teknenin yanından ayrılmamıştı. Sonra ihtiyar, oltanın karışan iplerinin açıp nacağı hazırlarken erkek balık tam kayığın yanı başında dişisinin nerede olduğunu görmek istiyormuş gibi yukarı doğru dikilmiş, eflatun renkli göğüs yüzgeçleri kanat gibi iki yanına gerilmiş olarak büyük bir gürültüyle yeniden sulara gömülmüştü. İhtiyarın hatırladığına göre bu çok güzel, çok can bir balıktı.
İhtiyar balıkçı “Bu, uzun balıkçılık hayatımda rastladığım en hazin vakalardan biriydi”, diye düşündü. “Çocuk bile müteessir olmuştu da balıktan özür dileyip ondan sonra parçalamıştık.”
İHTİYAR BALIKÇI
Ernest Hemingway
Türkçesi: Ülkü Tamer
Varlık Yayınları
Yorumlar