Hz. Muhammed’in Liderliği


O, titizlikle erdemli davranışlar sergileyen bir peygamber ve liderdi. Ancak buna rağmen, asla üstünlük taslamayan, sıradan ilgi alanları olan; herkes gibi sevdiği ve sevmediği şeyler bulunan, gülen ve ağlayan, son derece doğal bir insandı. (s. 59)


Allah Resulü (s.a.v.) gücün ve konformizmin tuzaklarından had safhada kaçınır ve topluma hizmeti temel vazife telakki ederdi. (s. 71)


Medine'deki Müslümanlara nüfus sayımı emri vermesi, insan kaynaklarını tanıma ve planlama ihtiyacına verdiği önemin bir deliliydi. Belirli sorunlar karşısında hangi gücü harekete geçireceğini bilmek için çalışanlarının kaydını tutar ve bu listeyi mütemadiyen güncellerdi. Cemiyetinin mali durumunu da yakından takip eder, zekât toplama memurları getirilen malları teslim ettiğinde hesapları özenle gözden geçirirdi. İslam idaresinin gelişiminin her safhasında, bir sonraki merhaleye erişmek için atacağı adımları itinayla planlar ve gereken kaynakları da aynı titizlikle hazırlardı. Nitekim ilk dönem siyer kaynakları, kendisini hedeflerine adım adım ulaştıracak stratejik eylem planları tasarladığını ifade etmektedir. (s. 78)


Kendisinin ve görevlendirdiği hatiplerin, hutbelerle önemli nevi faydalar sağladığına ve bunların salt bilgi yığını olmadığına inanıyordu. Bu sebeple hutbeler ve dualarda mümkün olan en geniş kitleye ulaşılmasını sağlamak için, cuma günleri namaz vaktinde ticari faaliyetleri yasaklamıştı. (s. 88)


Hz. Peygamber (s.a.v), Aristoteles'in vaktiyle etkili retorik içinde birbiriyle ilişkili olarak tanımladığı üç bileşene dair bir malumata kesinlikle muttali değildi: ethos (konuşmacının güvenilirliği aracılığıyla bir mesajın inandırıcılığnı sağlamak), pathos (dinleyicilerin duygularına dokunarak empati ve bağ kurmak) ve logos (mantık ve deliller yoluyla dinleyiciyi ikna etmek). Bu konudaki en önemli hususlardan biri de Allah Resulü'nün (s.a.v.) bir hatip olarak yaptıklarını teorileştirdiğine ya da formüle ettiğine dair hiçbir kanıtın olmadığı ve kendi ümmi, insiyaki ve tabii üslubuyla, hiçbir ustalık ya da bilinçli olarak kesbedilmiş alışkanlıklar olmaksızın, Aristoteles'in üç bileşenini de içgüdüsel olarak içeren usta bir konuşmacı olmasıydı. O, kelimeleriyle kalplere dokunmuş, akılları aydınlatmış ve ruhlara ilham vermişti. (s. 89-90)


Ayrıca Efendimiz (s.a.v.), hücum operasyonlarında bile masum durumdaki kadınların, çocukların, rahiplerin, yaşlıların, hastaların ve tarım işçilerinin asla hedef alınmaması gerektiğini vurgulardı. Düşmanın mülkü ve üretim araçlarının da zarar görmemesi gerektiğini belirterek, bu kurallar ile bölge halkının zihninde bir yenilik ve adalet anlayışının temellerini atıyordu; titizlikle uygulanması ise bu ilkelere duyulan derin saygının bir göstergesiydi. (s. 101)


Efendimiz in (s.a.v.), sahabileri arasındaki gizli cevherleri keşfetme konusundaki mahareti, onun liderlik ve rehberlik anlayışının kilometre taşlarından biriydi. Bu adımların her birini ayrıntılı olarak incelemek, onun insan yönetimindeki derin hikmetini anlamak bakımından büyük önem arz eder. Daha önce de ifade edildiği üzere, Resulullah (s.a.v.), ümmetini tanımayı ve onların günlük yaşamlarında gözlemlemeyi önemserdi. Mescitteki ibadetlerinden hanelerindeki yaşamlarına, bilcümle sosyal etkileşimin vuku bulduğu ortamlardaki davranışlarına kadar her anlarını titizlikle takip ederdi. (s. 118)


Platon'un “Academy”si [Akademi'si] ve Aristoteles'in “Lyceum”u [Lise'si] gibi, Efendimiz (s.a.v) de gayriresmi “Meşai/Peripatetik” bir eğitim metodu geliştirmişti. Bu eğitim tarzı, yalnızca Mekke'deki Daru’l-Erkam’da gerçekleştirilen yoğun ders halkalarıyla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda her gün ashabıyla yaptığı yürüyüşlerde derin mevzular üzerine sohbetler, müzakereler ve münazaralarla daha da zenginleşiyordu. (s. 118)


Çünkü o, "Bir liderin affetmede hata yapması, cezalandırmada hata yapmasından daha iyidir." diyerek merhameti rehber edinmişti. (s. 195)


Hz. Muhammed’in Liderliği

Joel Hayward

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Râvi

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde