Çölde Biten Rahmet Ağacı


Çölde Biten Rahmet Ağacı, Safiye Erol Hanımefendi'nin 1962 yılı Ramazan ayı boyunca Yeni İstanbul Gazetesi'nde tefrika edilmiş eseridir. Başlangıçta iki kısım olarak düşünülmüş ise de Ramazan bittikten sonra devamını yazmamış değil, yazamamıştır.

[...]

Bir mütefekkir hanım romancının Hazret-i Peygamber gibi bir şahsiyetin hayatından bazı safhaları kendi dünyasında muhakeme edişinin bir sonucu olarak böyle bir eseri, güzel üslubu ile okumak ayrı bir zevk olacaktır. [Önsöz, Halil Açıkgöz]

Ben, çok pek çok sevdiğim İbrahim (a.s.v)'i hep bir engin ovada asasına dayanmış, ufuklara kadar yayılan obalarını, sürülerini gözler, görürüm. Saçı sakalı ak pak, kendisi bir delikanlı gibi zinde, yüzü buruşuk gözleri atmaca gözü gibi keskindir. Hak yolunu bulmak, Hak yolunda yürümek uğrunda insalığın geçirdiği ve daha geçireceği kanlı savaşın tekmilini nefsinde yaşamıştır o. [s.16]

Bir kavmin vasıflarını, yine o kavmin sanatı kadar canlı ve kestirme yoldan belirtecek vasıta olamaz. [s.30]

Müslüman kadınlar bilerek veya bilmeyerek erkekte Peygamberimizin vasıflarının izlerini ararlar, bulabildikleri nipette mesut olur, bulamadıkları nispette bedbaht olurlar. [s.38]

Aşk, vâkıa bir lahza işi, bir yıldırım darbesidir. Ama herkeste çabucak şuur düzeyine çıkmaz. Hz. Hatice gibi olgun ve tecrübeli kadında bir yandan aklın , öte yandan disiplinin dikeceği sansür barajı vardı. Bunlar, aşkı bir zaman için baskı altında tutabilirler, şuurda boy vermesine engel olurlar. Aşk, bu sefer aklın yasa yürütemeyecek zamanını , uykuyu kollar ve rüyalarda örtüsünü sıyırarak, üryan serpilir. Gönlümde hayal ederim ki, Hz. Hatice, ilk aylarda sağını solunu şaşırmış, evinde kendini oraya buraya çarpmış, belki kölelerinin, cariyelerinin adını bulamayacak derecede bir unutkanlığa, parasının hesabını bilemeyecek kadar bir dalgınlığa düşmüştür. "Hayırdır inşallah... Ne oluyorum böyle?" demiştir kendi kendine. "Acaba o gördüğüm rüyaların tesiri mi? Yazıklar olsun bana, aslı olmayan bir hayale fikir bağlamalı mı idim?" Hatice annemiz, belki ileri geri düşünmüş, aşkı asla hatırına getirmek istememiştir. Ne var ki, bazı rüyalar unutulur, bazısı unutulmaz; unutlmayan cinsi kendini belli eder: "Ben gidicilerden değilim" der.

Aşk, Kabe'nin harimi imiş, Cebrail bile içine giremez, etrafında tavaf edermiş. Bu kutsal bölgede daha fazla dolanacak mecalim kalmadı, yaprağı çeviriyorum. [s.44]

Sevginin ölümsüz hedefine ulaşmakta miraç ikliminden bir esinti vardır. Bir de nefsimizi tamamıyle terk edebildiğimiz zamanlar kendi miracımız yolundayızdır. [s. 87-88]

ÇÖLDE BİTEN RAHMET AĞACI
Safiye Erol
Kubbealtı Yayınları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde

Râvi

Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti