Sivastopol


Fakat diplomatların çözmekten aciz kaldığı anlaşmazlığın barut ve insan kanıyla çözülmesinin daha da imkansız olduğu ortaya çıkıyor.

Vaktiyle aklıma garip bir düşünce gelirdi: ne olurdu sanki, savaşan taraflardan birisi, diğerine, saflarından birer askere izin vermeyi teklif etseydi? Bu tuhaf bir şey gibi gözüküyor, ama niye denenmesindi ki? Sonra her iki taraftan da birer askere daha gitmeleri söylenebilirdi, derken bunu bir üçüncüsü, dördüncüsü, vd. takip ederdi, tâ ki her orduda yalnızca bir asker kalana dek (bunu yaparken daima iki ordunun da eşit güçte olduğunu ve niteliğin yerini nicelikle değiştirmenin mümkün bulunduğunu farzediyoruz). Sonunda, eğer, akıllı yaratıkların akıllı temsilcileri arasında ortaya çıkan bu cidden karmaşık anlaşmazlığın hâlâ savaş yoluyla çözülmesi gerektiği düşü nülüyorsa, ‘bırakalım kavga bu iki asker arasında yapılsın' derdik: pekala bunlardan biri şehri kuşatıp diğeri de onu savunabilirdi.

Bu argüman bir paradokstan başka bir şey değilmiş bi görünebilir belki, ama yine de geçerli bir argümandır. Zira, hakikatte, bir müttefik temsilcisine karşı savaşan bir Rus ile, seksen bin müttefik temsilcisine karşı savaşan seksenbin Rus arasında ne fark var ki? Yüz otuz beş bine karşı yüz otuz beş bin; yirmiye karşı yirmi; bire karşı bir -bu rakamların hiçbiri diğerinden daha mantıklı değildir.

Hatta son rakamın kat kat daha mantıklı olduğu iddia edilebilir, zira bu, en insani öneriyi temsil etmektedir. Şu iki şeyden birisi doğru gibi gözüküyor: Ya savaş deliliktir, ya da, insanlar bu deliliği yaptıklarına göre, kendilerinin, her nedense genelde varsaydığımız gibi ‘akilli’ yaratıklar olmaktan çok uzak bulunduklarını gösteriyorlar demektir. (s.80-81)

Hayır, benim hikayemin kahramanı, tüm kalbim ve ruhumla sevdiğim, bütün güzelliğiyle resmetmeye çalıştığım ve daha önceden olduğu gibi şimdi de en muhteşem olan - ve bundan sonra da yine en muhteşem olarak kalacak olan - kahramanı, hakikattir. (s.147)

Kendisinde bizzat varolması gereken faziletler sayesinde saygı uyandırması beklenen adam, bunu yapamayınca, astlarıyla temas kurmaktan, onlara yaklaşmaktan korkar ve kendisine yöneltilecek eleştirileri yüzeysel bir takım yapmacıklıklarla, gösterişli hareketlerle savuşturmaya kalkışır. Onun yalnızca bu yüzeysel yanını, hatır kırıcı ve nâhoş buldukları bu gösterişli tarafinı gören astları da, genellikle oldukça haksız bir şekilde, bunun hiç de iyi olmayan bir şeyleri (kimi kirli çıkınları) gizlemek için yapıldığını düşünme eğilimi duyarlar. (s.206)

SİVASTOPOL
Lev Nikolayeviç Tolstoy
Türkçesi : M. Ali Özkan
Şule Yayınları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde

Râvi

Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti