Kumarbaz
İşte ideal dedikleri budur, kurbanın ölüme götürülürken bile sevinmesi (s. 31)
Des Grieux bütün Fransızlar gibiydi, yani gerektiğinde, çıkarı da olduğu zamanlarda nazik ve neşeli, ama nazik ve neşeli olma zorunluluğu olmayınca da inanılmayacak kadar sıkicı. Bir Fransız nadiren doğal olarak nazik davranır; onun nezaketi genellikle hesaplıdır ve bir hile içindir. Mesela romantik, özgün, gösterişli görünme ihtiyacı duyarsa, kendisini hemen en basmakalıp, en bayağı fikirlerle ifade etmeye başlar. Bir Fransız doğal hâliyle en kaba, en bayağı, en önemsiz özellikler yığınıdır, yani dünyanın en sıkıcı yaratığıdır. Sadece acemiler, özellikle de Rus kadınları Fransızların büyüsüne kapılabilir. Makul her insan bu hesaplanmış, bayat salon nezaketinin, serbestliğin ve neşenin katlanılmazlığını hemen fark eder. (s. 53-54)
Bazen en çılgın, en imkânsız görünen fikir kafanızda öyle kuvvetli bir yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz... Dahası bu düşünce şiddetli, güçlü bir arzuya eşlik ediyorsa, bazen onu kaçınılmaz, önceden belirlenmiş, kadere yazılmış, var olmaması, gerçekleşmemesi imkânsız bir şey gibi kabul edersiniz! Belki burada başka bir şeyler, önsezilerin bir bileşimi, olağandışı bir irade, kendi hayal gücüyle kendini zehirleme veya buna benzer bir şeyler söz konusudur... tam bilemiyorum, ama (hayatım boyunca unutamayacağım) o akşam bir mucize yaşadım. Gerçi matematikle açıklanabilir belki, yine de benim için hâlâ bir mucizedir. (s. 136)
Ben de kırmızının tuhaf bir kaprisle yedi kez üst üste geldiğini görünce mahsus onu izledim. Bunun sebebinin yar yarıya kendini beğenmişlik olduğuna eminim; çılgınca bir riske girerek seyircileri şaşırtmak istemiştim, aynı zamanda -tuhaf bir duyguydu- riske atılma arzusunun birdenbire tüm benliğimi kapladığını açıkça hatırlıyorum. Belki de ruh sayısız duyguyu bir anda tattıktan sonra tatmin olmuyor, huzursuzlanıyor ve nihai bir bitkinliğe varıncaya dek, her defasında artan bir şiddetle yepyeni duygular tatmak istiyordur. (s. 140)
Zaten yolda ne düşündüğümü hatırlamıyorum; düşünce falan yoktu sanki. Sadece başarının, zaferin, gücün verdiği müthiş hazzı duyuyordum; başka nasıl anlatacağımı bilemiyorum. (s. 141)
Çok şampanya içiyordum, çünkü hep çok üzgündüm ve müthiş canım sıkılıyordu. Burjuvazinin tam ortasında, her meteliğin ince ince hesaplandığı, dünyanın en çıkarcı çevresinde yaşıyordum. (s. 156)
KUMARBAZ
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Des Grieux bütün Fransızlar gibiydi, yani gerektiğinde, çıkarı da olduğu zamanlarda nazik ve neşeli, ama nazik ve neşeli olma zorunluluğu olmayınca da inanılmayacak kadar sıkicı. Bir Fransız nadiren doğal olarak nazik davranır; onun nezaketi genellikle hesaplıdır ve bir hile içindir. Mesela romantik, özgün, gösterişli görünme ihtiyacı duyarsa, kendisini hemen en basmakalıp, en bayağı fikirlerle ifade etmeye başlar. Bir Fransız doğal hâliyle en kaba, en bayağı, en önemsiz özellikler yığınıdır, yani dünyanın en sıkıcı yaratığıdır. Sadece acemiler, özellikle de Rus kadınları Fransızların büyüsüne kapılabilir. Makul her insan bu hesaplanmış, bayat salon nezaketinin, serbestliğin ve neşenin katlanılmazlığını hemen fark eder. (s. 53-54)
Bazen en çılgın, en imkânsız görünen fikir kafanızda öyle kuvvetli bir yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz... Dahası bu düşünce şiddetli, güçlü bir arzuya eşlik ediyorsa, bazen onu kaçınılmaz, önceden belirlenmiş, kadere yazılmış, var olmaması, gerçekleşmemesi imkânsız bir şey gibi kabul edersiniz! Belki burada başka bir şeyler, önsezilerin bir bileşimi, olağandışı bir irade, kendi hayal gücüyle kendini zehirleme veya buna benzer bir şeyler söz konusudur... tam bilemiyorum, ama (hayatım boyunca unutamayacağım) o akşam bir mucize yaşadım. Gerçi matematikle açıklanabilir belki, yine de benim için hâlâ bir mucizedir. (s. 136)
Ben de kırmızının tuhaf bir kaprisle yedi kez üst üste geldiğini görünce mahsus onu izledim. Bunun sebebinin yar yarıya kendini beğenmişlik olduğuna eminim; çılgınca bir riske girerek seyircileri şaşırtmak istemiştim, aynı zamanda -tuhaf bir duyguydu- riske atılma arzusunun birdenbire tüm benliğimi kapladığını açıkça hatırlıyorum. Belki de ruh sayısız duyguyu bir anda tattıktan sonra tatmin olmuyor, huzursuzlanıyor ve nihai bir bitkinliğe varıncaya dek, her defasında artan bir şiddetle yepyeni duygular tatmak istiyordur. (s. 140)
Zaten yolda ne düşündüğümü hatırlamıyorum; düşünce falan yoktu sanki. Sadece başarının, zaferin, gücün verdiği müthiş hazzı duyuyordum; başka nasıl anlatacağımı bilemiyorum. (s. 141)
Çok şampanya içiyordum, çünkü hep çok üzgündüm ve müthiş canım sıkılıyordu. Burjuvazinin tam ortasında, her meteliğin ince ince hesaplandığı, dünyanın en çıkarcı çevresinde yaşıyordum. (s. 156)
KUMARBAZ
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Yorumlar