Kayıtlar

Kasım, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti

Resim
İslâm hükümdarları, ahireti dünyaya tercih ediyor, servet ve hazine peşinde koşmuyor, dirayetli davranıyor, takvadan ve dürüstlükten ayrılmıyorlardı. Bu sayede İslâm medeniyeti husule geliyor, diğer medeniyetlerden üstün bir noktaya taşınıyordu. Allah'ın istediği gibi düzgün bir dinî hayatın devlet yönetimi ile bu denli uyumlu olduğu daha önce yaşanmış bir şey değildi. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), peygamberlik mucizesiyle insanların özüne ulaşmış ve oradaki iman ateşini alevlendirmişti. Bu canlanmayla, bu insanlardaki en üstün vasıflar harekete geçmiş, insanlığı tarihinin en ileri noktasına taşımış, en mükemmel saadeti yaşatmışlardı. Cahiliye devri kısa zamanda tarihe gömülmüş, cehaletin ve körleşmenin getirdiği buhranı sıyırıp atmıştı. Allah'ın izniyle onun yolunda olarak muhteşem bir çağ başlatmışlardı. Bu benzersiz çağ, İslâm'ın çağıydı. (s. 116) İbn Haldûn'un bu konuda şöyle bir sözü bulunmaktadır: "Ne garip bir tecellidir ki Müslüman milletlerde, gerek...

Küçük Kara Balık

Resim
"Şimdi ölüm çok kolay uğrayabilir bana! Ama ben yaşayabildiğim sürece ölümü karşılamaya gitmemeliyim. Elbette, bir gün ölümle karşılaşırsam -ki karşılaşacağım- önemli değil; önemli olan şu ki, benim yaşamım veya ölümüm başkalarının yaşamını nasıl etkileyecek.." (s. 45) Küçük Kara Balık Samed Behrengi

Kendini Arayan İnsan

Resim
Erich Fromm'un belirttiği gibi teknik konulara dair kelime haznemiz mükemmeldir; hemen her erkek bir otomobil motorunun parçalarını eksiksiz sayabilir fakat iş kişiler arasında anlamlı ilişkiler kurmaya geldiğinde dilimizi kaybederiz: Tökezleriz ve neredeyse yalnızca işaret diliyle anlaşabilen duyma engelli ve dilsiz insanlar kadar soyutlanırız. (s. 65) Neşe, güçlerimizi kullandığımızda ortaya çıkan duygudur. Hayatın amacı mutluluktan ziyade neşedir, çünkü insan olarak doğamızın gerekliliklerini yerine getirmenin sonucunda neşeleniriz. (s. 95) Elbette kişi kendisini fazla önemsememelidir, cesur bir alçakgönüllülük gerçekçi ve olgun bir kişiliğin işaretidir. Oysa durumu şişinme ve ukalalık derecesine getirerek kendini gereğinden fazla önemsemesi, kişinin benliğine dair daha geniş bir farkındalığa sahip olması yahut özsaygısının yüksekliğine işaret değildir. Hatta durum tam tersidir. Şişinmek ve ukalalık genellikle içsel bir boşluğun ve kişinin kendinden şüphe ettiğinin belirtisidir;...

Edebiyat Dünyasından Proje Yönetimine İzdüşümler

Resim
https://ramikutuphanesi.gov.tr/tr/etkinlikler/tum-etkinlikler/f2f0b9d1-76ac-42c9-af3d-e97da7606919  

Hakikat Çiçekleri (Ezhar-ı Hakikat)

Resim
Ali Emiri Efendi (1857-1924) daha çok topladığı kitaplarla meşhur olan son devir kitap meraklılarından, Millet Kütüphanesi'nin kurucusu. Bu eserde ise özlü sözleri yer almaktadır.  * * * Okuyarak ilim ve olgunluk kazanmayan adam kendi geleceğinin manevi katilidir. (s. 13) Bìr memleketin eğitim-öğretim, ilim ve kültür seviyesini anlamak isteyen öğretmenlerinin ahlakına ve okullarınn dinî ve tarihî programına baksn. (s. 15) Haris-i intikam (intikam peşinde) olmak Rabbani adalete kanaatsizliktir. (s. 16) Bir eser bırakmadan toprağın altına girenler dünyaya gelmeyenler takımındandır. (s. 23) Bir işe başlamadan önce düşünmek, başladıktan sonra düşünmenin tiryakıdır (zehirine ilaçtır). (s. 23) Geçen bir günlük ömür az bir şey midir ? Başımızın üstünde güneş, doğudan batıya mesafe katetti. Ayağımızın altındaki dünya bir defa döndü. Bunca zaman zarfında vatanı için hayırlı bir iş veya insanlara faydalı bir hizmet görmeyen adam bedbahttır. (s. 24) Büyük adamlar hiçbir zaman kendilerinin büy...

Reşahat

Resim
Tasavvuf hikmetleri ve Evliya menkıbelerinin iki ana eseri vardır: Biri, Mevlânâ Câmi Hazretlerinin "Nefahat", öbürü de Şeyh Safiyüddin Hazretlerinin "Reşahat" isimli kitapları... "Reşahat", asliyle sadeleştirdiğim bir nevi tercüme denemesi oluyor. Fakat öyle bir tercüme ki, müellifini benim Türkçem ve üslubuyla ifadeye davet eder gibi bir şey… (Üstadın yazdığı önsözden) * * * * * Hace Mevlana Arif Dikgerani müridlerine demişlerdir ki: - Bir insan yemek yerken her uzvu ayrı bir işle meşguldür. Ya kalbi neyle meşgul? Müridleri cevap vermiş: - Allah’ın zikriyle meşgul. Cevap vermişler: -Zikir bu yerde kelimeyle değildir. Sebepten müsebbibe gitmek, nimetten nimet vericiye intikal etmek suretiyledir. (s. 67) Hoca Ubeydullah Hazretleri: — Hoca Alâeddin [Gücdevani] bana dedi ki : «Sana talim ettiğimiz şeyler üzerinde çalış ve çalışmayı asla bırakma! Çalışmadan ele geçen şeylerin devam ve bekası olmaz!» Kaderde olan zuhur eder diye müride çalışmayı terk etmek doğ...

Taşları Yemek Yasak

Resim
Ormanın derinliklerinde yürümekte olan bir avcı ağaçlardan biri üzerinde bir levha görmüş. Levhanın üzerinde şu sözler yazılıymış: “Taşları Yemek Yasaktır!” Bu alışılmadık uyarı karşısında avcı meraka kapılmış. Levhanın asılı olduğu ağacın önündeki ayak izlerini takip etmeye başlamış ve izlediği yol onu bir mağaraya götürmüş. Mağaranın ağzında bir derviş oturmaktaymış ve avcı yeterince yaklaştığında konuşmaya başlamış: -Zihnine takılan soruyu biliyorum. Şimdiye kadar taşları yemeyi yasaklayan bir uyarı levhası hiç görmedin, çünkü insanların taş yemeye zaten ihtiyaçları yok. İnsanları zaten yapmaya eğilimleri olmayan bir konuda uyarmak niye? İnsanlar arasında taş yeme adeti yoktur, onlara yapmayacakları şeyi yapma demenin ne anlamı var? Ancak şuna dikkat et: İnsanlar arasında adet haline gelmiş öyle davranışlar, öyle alışkanlıklar vardır ki, bunlar insan için tıpkı taş yemek gibidir. Eğer zararı bakımından düşünürsen taş yemekten daha çok zarar veren işlerdir bunlar. Bunlar taş yemek ka...

Simyacı

Resim
Yamçısını yere yayıp üzerine uzandı, okuyup bitirdiği kitabi da yastık olarak başının altına koydu. Uykuya  dalmadan önce, artık daha kalın kitaplar okuması gerektiğini düşündü: Okunmaları daha uzun sürer, geceleyin de daha rahat yastık olurlardı. (s. 17) Gene de uyanması geciken, koyunlar da vardı. Adlarını söyleyerek sopasıyla birer birer hepsini uyandırdı. Söylediklerini koyunların anlayabildiğine her zaman inanmıştı. Bundan dolayı, kendisini etkileyen kitapların bazı bölümlerini kimi zaman onlara okur; kimi zaman da kırlarda dolaşan biç çobanın yalnızlığından ya da yasama sevincinden söz ederdi onlara; kimi de uğramayı alışkanlık haline getirdiği kentlerde gördüğü son yenilikleri anlatırdı. (s. 18) – Çobanların kitap okuyabildiklerini bilmiyordum, dedi yanı başında bir kadın sesi. Uzun siyah saçları, eski Mağripli fatihleri belli belirsiz anımsatan gözleriyle, tepeden tırnağa tam bir Endülüs kızıydı konuşan. – Koyunlar kitaplardan daha öğreticidir, diye yanıtladı genç çoban. (s...