Sufi Diyarından Hikayeler
Sufi Diyarından Hikayeler, altı mutasavvıfın - Hallac, Ebu Said, Feridüddin Attar, Hakim Nizami, Mevlana Celaleddin Rumi ve Abdurrahman Cami- hayatlarını anlatan ve eserlerinden örnekler veren bir kitap.
Padişah ile Cariye
Bu ilginç hikayeden nasıl bir ders çıkarılabilir sizce? Açıkça, dış görünüş için duyulan hiçbir aşk gerçek ve ebedî değildir. Sonunda mutlaka yok olacaktır. Fakat bu mesaj, yani 'aşk geçicidir'den öte de birşeyler bulunabilir Rumi'nin bu öyküsünde. Sufilere gönderilen daha derin anlamlar aşağıdaki semboller sayesinde belki daha anlaşılır olacaktır:
Padişah: Ruh
Padişahın arkadaşları: Aşk
Cariye: Kalp
Saray tabipleri: Akıl
Taraf-i ilahiden gönderilen tabip: Mürşid-i Kamil (Şeyh)
Kuyumcu: Nefis
Tabibin adama verdiği ilaç: Nefis terbiyesi
İnsan ruhu ve arkadaşı kalbi tevhid noktasına getirmek için bir üst dünyadan iner. Ruhun amacı, kalbi kuşatmak, Allah'ın sırlarına ulaşabilmesi için onu dünyalık isteklerden arındırmaktır. Fakat bu noktada nefsi bir tuzak olarak karşisına çıkar ve heva ve heveslar üretip kalbi hakimiyetine alır. Böylece kalp bir tarafı ruhanî, bir taraf nefsani isteklerle dolu bir hale gelir. Kalp bu ikisi arasında bir tercih yapamayınca da bir dengesizik oluşur, beden hastalanır.
Akıl, bedene ilaçlar vererek kalbi iyileştirmeye çalışır. Fakat, dert bedende değil de kalpte olduğu için aklın bu tedavisi bir sonuç vermez. Böylece ruh yardım için İlâhî Özüne başvurur. Bunun üzerine Rahman ruha yardım etmesi için doktor suretinde bir veli gönderir. Veli, kalbin hastalığının dengesizlikten olduğunu ve tek sebebinin de nefis olduğunu bilir.
Günümüzde bile, psikolojik sorunu olan bir hasta için bedeni şikayetler alanında uzmanlaşmış bir doktorun yapabileceği bir şey yoktur. Fakat, belki da bir şeyh -ruhun doktoru- böyle bir dengesizliği teşhis ve tedavi etmeye muktedirdir.
Şeyh, nefsin kalpte yarattığı bu sorunu anladıktan sonra nefsi ve kalbi yüzleştirmeye karar verir. Bu sayede kalp, nefsi tarafından kendi içinde yaratılan çelişkileri bizzat görür; dünyalık tutkular, arzular, heva ve hevesler... Sonuç olarak bu arzular yerine getirilir ve hastalık geçer
Şimdi de sıra dönüşe gelir. Bunun için veli, nefsi bazı yöntemlerle köreltir. Nihayet böylelikle kalp de nefsinin kurduğu bu tuzaklardan kurtulur ve artık bu gibi şeylerle ilgilenmez. Ruh kalbe tekrar sahip olduğunda artık o nefsin bağlarından tamamen arınmıştır. Böylece kalp artık özgürdür ve artık efendisine hizmet edebilecek durumdadır ve Allah'ın sırlarını öğrenmeye başlar. (s. 134-135)
* * *
Söylemeye hacet yok ki, Yusuf’a aşık tek kadın değilmiş Züleyha. Zengin ve güzel bir kadın olan Bağiza da Yusuf’a hakkında anlatılanları duyduktan sonra aşık olmuş, sonra da şehrini terkedip onu bulmak için başkente gitmişti. Onu gördüğü zaman kusursuz güzelliği karşısında yıkılmış, kendine gelince de bu büyüleyici görüntüye hayranlık duymaya devam etmişti.
Yusuf bu sebeple Bağiza’ya şöyle bir nasihatte bulunmuştu: “Bu dünyada bir mükemmellik ve güzellik gördüğünde bil ki bu sadece O’nun bir işaretidir. Güzel bir suret Allah’ın geniş bahçesinden koparılmış bir çiçektir sadece. Mükemmel bir şeyi görebilmek için gözlerin varsa, şunu anlayacak iraden de vardır: Gördüklerin O’nun yüzünü yansıtan bir aynadır. Benim görüntüm de sadece Rabbimin kendi güzelliğinin küçük bir resmidir. Fakat şunu da aklından çıkarma, bir resim solar, bir çiçek ölür, aynadaki yansıma gerçek ışık gelince yok olur gider. Gerçek ve ebedi olan sadece O’dur. Neden bugün burada olsa da yarın yok olup gidecek bir şey için zamanını harcıyorsun. Hiç vakit kaybetmeden doğruca herşeyin kaynağına git.” (s. 137)
SUFİ DİYARINDAN HİKAYELER
Bayat & Jamnia
Türkçesi: Saliha Deniz
İnsan Yayınları
Yorumlar