Kayıtlar

2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şeyh-i Ekber’in Kaleminden Bir Sûfi’nin Portresi

Resim
Dr. Ali Vasfi Kurt’un kitaba yazdığı önsözden: Şeyh-i Ekber’in bu eserinin önemine gelince: üçüncü asrın en büyük sufilerinden olan Zunnûn gibi gizli bir yıldızın, yine yedinci asrın en büyük sufisi olan İbn Arabi tarafından, gerçekte bir süpernova (el-Kevkebu’d-Durrî) olduğu keşfedilerek mercek altına alınması ve ince ayrıntılarıyla kendi yorum ve tecrübelerini de ekleyerek menakıbının yazılması, bilebildiğim kadarıyla İslam Tasavvuf Tarihinde ilktir. İbn Arabi, bu eseri meydana getirmiş olduğu kitabi ve şifahi kaynaklarda bulduğu menkıbelerin ve sözlerin hepsini aktarmamış, aksine çok özgün bir seçme yapmış ve gerek duyduğu yerlerde kısa ve uzun açıklamalarda bulunmuştur. Kevkeb’in de en önemli ve orijinal olan yönü de zaten burasıdır. Menakıp kitapları “Salihler anıldığında ilahi rahmet nüzul eder.” fehvasınca, ehlullulah neş’esini tadan, sufi zevkini meşrep edinen, muhibbi olan ve ayrıca bu alanda araştırma yapan uzmanların yastık kitapları mesabesinde olan eserlerdir. ...

Kırmızı Pazartesi

Resim
Kırmızı Pazartesi'yi Ankara'dan Konya'ya gelirken otobüste okumaya başladım ve otobüs Konya garajına girdiğinde "Keşke yolculuk biraz daha sürseydi de şu kitabı bitirebilseydim" dediğim bir kitap oldu. Marquez farkı.. Özlem DEMİR'in KIRMIZI PAZARTESİ'de İmge Ve Simgelerin Kahramanların Karakter Özelliklerini Yansıtmadaki Rolü başlıklı yazısı [ oku ] * * * Ayrıca, Sami sayesinde yeni bir yazarla tanıştım: Felisberto Hernandez . Henüz bu yazar hakkında bir araştırma yapmadım. Ama Kanarya Mobilyaları isimli öyküsü çok hoşuma gitti..

Muhyiddin-i Arabi'den Altın Öğütler

Muhyiddin-i Arabi'den Altın Öğütler, Ali Dündar'ın İbn Arabi okumalarından altını çizdiği satır ve paragraflardan oluşan bir kitap. İktibas edilen metinlerin hangi kitaptan alıntılandığına dair dipnotlar da olsa daha memnun olacaktım. Ben de kitapta bir sürü yerin altını çizmeme rağmen kitabın 136. sayfasındaki cümle bana çok şey söyledi: "İbadetlere neş'eli olarak başla" Muhyiddin-i Arabi'den Altın Öğütler,  Derleyen: Ali Dündar , Kozmik Kitaplar

Allah Kimleri Sever

Resim
Ey Âdem! Allah da sana merhamet ediyor, zaten seni bunun için yarattı Allah insanın bedenini bileşik âlemdeki bütün hakikatlerden oluşturdu. Sonra feleklerin ve unsurlar âleminin güçlerini ona yerleştirdi. Böyle yapmasının gayesi, ruhsal feyzi kabul etmesini sağlamaktı. Ardından insana ruh üfledi. Böylece Allah’a hamd-ü sena etti. Fakat bu, nurun kendisine yayılmasından sonraydı. Söz konusu nur, insanın karanlık dehlizlerine [içine] yayılınca insan hapşırmış, hapşırınca Allah’a hamd etmiş, Allah da ona şöyle karşılık vermişti: “Ey Âdem! Allah da sana merhamet ediyor, zaten seni bunun için yarattı” (s.10) Bütün insanları sevmek bir insanlık görevidir Yetkinliğe ulaşmak isteyen bir insan kendisini bütün insanları sevmeye, onlarla dostluk kurmaya, onlara şefkat beslemeye, acımaya ve merhamet duymaya alıştırmak zorundadır. Çünkü bütün insanlar birbirleriyle ilişkisi olan tek bir aile gibidir.  İnsanlık  ortak paydası onları birleştirir. Hakk’ın kuvvetinin nişanı büt...

Endülüs Sufileri

Resim
Burada çevirisi yapılmış olan yaşamöyküsel portreler, 12. ve 13. yüzyılları arasında Müslüman İspanya’da ve bir kaçı da başka yerlerde yaşamış olan bazı Sûfi üstatların hayatları ve öğretileri ile ilgilidir. (Kitabın “Giriş” kısmından) Bu portreler İbn Arabi Hazretlerinin Ruh’ul-Kudüs (Kutsal Ruh) ve Durrah el-Fakirah (En Değerli İnciler) isimli iki eserinden alınmış. Fakat çeviri maalesef pek hoş değil...   Ebu El-Abbas Bin Tacah Verdiği her nasihati Kuran’da bulmak olasıydı. “Bilgi, her şeyin en üstünde olan Kuran’ın nurundan elde edilen bir nurdur. Nasıl bir lambadan başka bir lamba yakılırsa, bütün bilgi de nur üzerine nur olan Kuran’dan gelir. Evladım, Allah’a şükürler olsun ki nurumuzu O’ndan alabilelim diye bize Kendisi’nin göklerin ve yerin nuru olduğunu öğretti. Bu yüzden nurumuzu kendi gerçek kaynağında arayalım!” der ve daima, Kuran üzerinde derin biçimde düşünmeyi ve tüm bilgileri ondan edinmeyi önerirdi. (s.175) Ebu Abdullah El-Kazzaz Kordoba’dak...

Kalp, Nefs ve Ruh

Resim
Din, kökleri zahirî dinî uygulamalar (ameller) olan bir ağaçtır, Bu ağacın dallan mistisizm, meyvesi ise hakikattir. (s. 13) Çeşitli peygamberler ve manevî eğiticiler tıpkı, bir odayı aydınlatan ampuller gibidir. Ampuller değişse de elektrik tek ve ayın kaynaktan, Allah (c,c) 'tan gelmektedir. (s. 14) Arapça’da Şeriat “ana yol" anlamına gelmektedir. (s. 14) Tarikatın sözcük anlamış' Bedevilerin vahadan vahaya izlediği patika yoldur. Bu yol bir karayolu gibi çıkış işaretleriyle açıkça işaretlenmiş bir yol değildir. Bu işaretsiz çölde yolunuzu bulmak için bölgeyi yakından tanımanız gerekecek ya da güzergahı hilen ve yerel işaretleri tanıyan birisinin kılavuzluğuna ihtiyacınız olacaktır. Şeriat dinin zahiri uygulamasını ifade ettiği gibi, tarikat da tasavvufun manevî uygulamalarını ifade eder. Doğru yolu bulmak üzere gereksinim duyduğunuz kılavuz Şeyhtir. Şeriat dışımızı temiz ve çekici kılar. Tarikat ise, içimizi temiz ve arınmış yapmak üzere tasarlanmıştır. Bunlar b...

Fenâ Risalesi

Resim
İlahî Hitap kendisinin tercümanı olan en kutsal bir dille ‘ihlâs’ kavramını da getirmiştir. Kim ibadetini bir ‘ecr’ yani bir karşılık beklemeden ‘ihlâs’la yaparsa – ki böylece ‘hanif’ yolunu ve en yakın yolu tutmuş demektir – İlahi Emr’e uyma konusunda vefalı davranmış demektir. Böylece o şahıs ‘Ecr âlemi’ne ait biri değil de ‘Nur âlemi’ne ait biri olur. “Allah göklerin ve yerin Nurudur.”(Kur’an 24/35); “Onların hem ödülleri hem de nurları olacaktır” (Kur’an 57/19); “Nurları önlerinden ve yanlarından koşar” (Kur’an 57/12); “Nurları onlara, ‘İşte, Ben sizin Rabbinizim’ der”. Onlar da O’na tabi olurlar. Hakikat ehli yaptıkları amellerin ecrini, karşılığını yalnızca Allah’tan bekler; yaptıkları şeyler için O’ndan bir karşılık istemeleri mümkün değildir, çünkü buna vakitleri yoktur; çünkü Allah Tealâ ile öylesine meşguldürler ki başka ayıracak zamanları yoktur. Kim bundan yoksunsa, Allah'la ilgili bir paydan mahrumsa, işte o kimse kaybetmiştir. Farzların ve sünnetlerin yerin...

Lâle

Resim
Çiçek sevgisi ve merakı, Osmanlı Türklerinde, köylüsünde, kentlisinde ortak bir tutkudur. Çiçeklerle ilgili kitaplarda yer alan yüzlerce ismin ne işle uğraştığına baktığımızda, devrin padişahından başlayıp sadrazamlara, vezirlere, kaptan-ı deryalara, şeyhülislamlara, ulemaya, tarikat şeyhlerine, şairlere, zanaat ehline ve halkın her sınıfına kadar sıralandığını görürüz. Lâleye verilen önemin en büyük sebebi, “lâle” kelimesinin yazılışıyla “Allah” yazılışında aynı harflerin kullanılmasıdır. Allah, hilal ve lale kelimelerinin yazılması ve ebced hesabıyla aynı değeri taşıması, lâleyi Allah kelimesini temsil eder hale gelmiş, maddi ve manevi değerini artırmıştır. Bu harflerin hiçbirinde nokta kullanılmadığından, ünlü lâlezâriîer lekeli lâleleri makbul saymamışlardır. Bu yüzden lâle yetiştirilmesine aşırı önem verilmiş; cami, çeşme ve mezar gibi yerlerin süslenmesinde ve Türk süsleme sanatında lâle, yüzlerce üslupta yer almıştır. LÂLENİN KÜLTÜRÜMÜZDEKİ YERİ Ferda Olbak Mazak Gezgin – Aylık ...