Bakanlar ve Görenler

Bizler bugünkü Müslüman varlığımızın büyük bir kısmını adını yaşatmayan, ama hakikati en büyük endişe olarak kalbinin derinlerinde duyan insanlara borçluyuz. Bu yüzden bizim “tarih” diye adlandıracağımız bir geleneğimiz yok. Geleneğimiz hakikat zincirinin bizlere hiç de malum olmayan kanallarla günümüze kadar ulaşmasıyla teessüs etmiştir.

Adını silmek olgusu geçmişte çok yönlü tarzda yaşanmıştır. Tasavvufa ilişkin bir örnek şöyle:

“Ahmed-i Zındık, kendisini halktan gizleyen, manevi mertebesini herkese bildirmemek için görünüşte sapık bir derviş gibi davranan melâmet sırrına ermiş erenlerdendir. Bayezid manevi bir işaret üzerine onu Buhara’da aramış, fakat herkesçe bilinen lakabını söylemekten çekinerek ona sıddık, yani gerçek dost niteliğini yakıştırmış ve kendisini bu isimle aramıştır. Uzun süre dolaşmasına rağmen izine rastlayamayan Bayezid, nihayet bir gün onu bir mescidde Kur’an okurken bir rastlantı neticesinde yakalamıştır. Ahmed-i Zındık, Bayezid’e bir hikmet dersi vermiştir.”

Bizler silinmiş isimlerin bıraktığı silinmez izler üzerinde bir şey olursak olabileceğiz. Budin’i fetheden sipahinin ahşap evi seçmesinden, rağbetteki sıfatı reddeden dervişlerden bize ulaşan ne ise onlarla. (s. 77)

BAKANLAR VE GÖRENLER
İsmet Özel
Şûle Yayınları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde

Râvi

Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti