Bin Dokuz Yüz Seksen Dört
Tele-ekran ayni anda hem alıcı hem de verici işlevi goruyordu. Fisiltiyla konuşmadigi surece Winston'in çikardigi her ses tele-ekran tarafindan aliniyordu; dahasi, madeni levhanin gorüş alaninda kaldigi surece Winston işitilmekle kalmiyor, gorülebiliyordu da. Hiç kuşkusuz, ne zaman izlendiginizi anlamaniz olanaksizdi. Düşünce Polisi'nin, kime ne zaman ve hangi sistemle baglandiğini kestirmek çok zordu. Herkesi her an izliyor da olabilirlerdi. Ama size istedikleri zaman baglanabildikleri açikti. Çikardiginiz her sesin duyuldugunu, karanlikta olmadiginiz surece her hareketinizin gozetlendigini varsayarak yaşamak zorundaydiniz; zorunda olmak ne soz, artik içgüduye d6nüşmuş bir alışkanlıkla öyle yaşiyordunuz. [s.27]
1984
Georgel Orwell
Türkçesi: Celâl Üster
Can Yayınları
Yorumlar