Kum ve Köpük


Yalnız bir kez büründüm sessizliğe.
Bir adamın bana “Sen, kimsin?” diye sorduğu gün. (s. 2)

Biz zamanı sayısız güneşin devinimine göre ölçeriz;
onlar küçük ceplerinde taşıdıkları küçük makinelerle ölçüyorlar zamanı.
O zaman, söyleyin bana, aynı yerde ve aynı saatte
nasıl buluşabiliriz ki? (s. 6)

İnsanlık, geçmiş sonsuzluktan gelecek sonsuzluğa doğru akan bir ışık ırmağıdır. (s. 7)

İnsanın anlamı ulaştığı şeyde değil, daha çok ulaşmak için yanıp tutuştuğu şeydedir. (s. 10)

Bana kulak ver ki, sana ses verebileyim. (s. 11)

Aklımız süngerdir, kalbimiz ırmak.
Aramızda çoğu insanın akmaktan çok emmeyi yeğlemesi tuhaf değil mi? (s. 11)

Kış, "İlkbahar, benim kalbimde" deseydi, ona kim inanırdı? (s. 15)

Hayır, boşuna yaşamadık.
Şu kuleler kurumuş kemiklerimizden yapılmadı mı? (s. 18)

Ağaçlar toprak tarafından gökyüzüne yazılmış şiirlerdir.
Biz onları boşluğumuzu kaydedebilmek için devirip kâğıda dönüştürüyoruz. (s. 19)

Çöl ortasında tek başına bile güzelliği dile getirirsen seni dinleyecek kulak bulacaksın. (s. 22)

Deli muamelesi yapıyorlar bana,
günlerimi altına değişmediğim için.
Ben de onlara deli diye bakıyorum, günlerimin bir fiyatı olduğunu düşündükleri için. (s. 47)

Doğada her çatışma, düzeni arzulayan bir düzensizlikten başka bir şey değildir. (s. 50)

Hakikate kulak veren onu dile getirenden daha az değere sahip değildir. (s. 62)

Dün akşam, çarşıda, başlarını sepetlerde taşıyan filozoflar gördüm, bağırıyorlardı:

"Bilgelik! Satılık bilgelik var!"

Zavallı filozoflar!

Kalplerini beslemek için kafalarını satmak zorundalar.

Bir filozof bir çöpçüye şöyle dedi:

"Sana acıyorum. Zahmetli ve pis bir iş yapıyorsun."

Çöpçü de "Sağ olun bey," dedi ve sordu:

"Sizin işiniz nedir?"

Filozof da cevap verdi:

“İnsanın aklını, eylemlerini ve arzularını inceliyorum.”

Çöpçü, bunun üzerine, süpürme işine devam etti
ve gülümseyerek şöyle dedi:

“Ben de, size acırım, bey!" (s. 63)

Arzu yaşamın yarısıdır; kayıtsızlık da ölümün (s. 68)

İman kalpte bir vahadır, aklın kervanı asla ona ulaşamayacaktır. (s. 69)

Omurgası olmayan yaratıkların daha sert kabukları olması tuhaf değil mi! (s. 70)

Uzun zaman bir düş oldun annenin uykusunda,
sonra uyandı annen seni doğurmak için. (s. 72)

Büyük insanın iki kalbi vardır:
Biri kanar, öbürü tahammül eder. (s. 76)

Bir bulut üzerine otursaydın ne bir ülke ile öbürü arasında bir sınır çizgisi, ne de bir çiftlik ile başka bir çiftlik arasında bir sınır taşı görecektin.
Ama ne yazık ki bir bulut üzerinde oturamazsın! (s. 79)

Yorumlar

Ebru dedi ki…
”Bir insanın gerçekleri, o insanın size gösterdiğinde değil, dile getiremediklerindedir. Bu nedenle, onu anlamak isterseniz söylediklerine değil söylemediklerine kulak kesilin.”

Halil Cibran – Kum ve Köpük kitap yorumum: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/halil-cibran-kum-ve-kopuk-kitap-yorumu/
salih dedi ki…
Teşekkür ederim..

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde

Râvi

Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti