Tembel Teneke'nin Âh u Zâr'ı

Kitaptan altını çizdiğim satır ve paragrafları da buradan okuyabilirsiniz.
Küçük Anadolu şehirlerindeki okullarda sabahçı öğlenci diye
bir kavram yoktu. Sabahleyin okul başlar ve ikindi üzeri sona ererdi.
Şimdilerde güncel durum nedir bilmiyorum ama benim zamanımda böyleydi.
Öğle arası tatil olur, herkes evine gider ve öğlen yemeğini
yiyip okula dönerdi.
Öğle yemeğini müteakip güneş sapsarı sergisini şehrin
üzerine serer ve haliyle yemek sonrası dersi dinlerken göz kapaklarının usul
usul kapanmasına zor mâni olurdu insan.

Peki bütün derslerden sıkılan, anlamayan, anlayamayan,
başarma arzusu düşük ve sınıfın en arka sıralarında oturan tembel tenekelere ne
demeli? Öğleden öncesi ya da sonrası fark etmeksizin sürekli sıkılanlara? İşte
bu dünyaya bizi yolculuğa çıkartıyor Pennac. Yazmış olduğu otobiyografik romanı
Okul Sıkıntısı ile.
Tembel tenekelere empati yapmaya başlıyoruz yazarın
yaşadıklarından. “Dersini anlamayan ve ondan başka herkesin anladığı bir
dünyada kaybolmuş bir öğrencinin yalnızlığı ve utancı”nı hissetmeye ve “birkaç
kattan oluşan hüzün, korku, endişe, içerleme, kızgınlık, yerine getirilememiş
istekler, öfkeli vazgeçişler”in sahiplerini anlamaya başlıyoruz.
Bakmaktan “görmeye” doğru geçerken kendimize şu soruyu
soruyoruz: Bu çocuklar için bir şey yapılmayacak mıdır? Hangi süper kahraman
gelecek ve “olduracak”tır bu öğrencileri? Sihirli dokunuşun sahibi kim
olacaktır?
Pennac’ın büyük kurtarıcısı orta okulda gelir: bir Fransızca
öğretmeni. Pennac’ı deneme yazmaktan muaf tutar ve ondan bir roman yazmasını
ister. Haftada bir bölüm yazılacaktır ve hiçbir imla hatası bulunmaması istenmektedir.
“Okul yaşamım boyunca ilk defa bir öğretmen bana bir statü vermişti” diye
minnetini dile getiriyor yazar. “Söz konusu romanı büyük bir heyecanla
yazmıştım.” Böylece, Fransızca öğretmeni Pennac’ın içindeki yazarı keşfederek
dönüşüm sürecini başlatmış olur.
“Derman arardım derdime. Derdim bana derman imiş.” diyor ya
Niyazi Mısri. Sorunun asıl düğümlendiği ve çözüldüğü nokta burası. Çünkü:
“Dilbilgisi sıkıntısı yine dilbilgisiyle, imla hataları yine imla ödevleriyle,
okuma korkusu okuyarak, anlamama endişesi metnin içine dalarak ve düşünmeme
alışkanlığı ise bizi şimdi şu anda bu sınıfta bu ders sırasında burada
olduğumuz süre içerisinde meşgul edecek tedavi yollarıdır.” diyor yazarımız.
Kitabın ilerleyen sayfalarında öğretmenlik mesleğini icra
eden yazarımızın gözlemlerinden farklı “tembel teneke”lerin hayatlarından
kesitlere şahit oluyoruz. Kendi geçmişinde yaşadığı trajediden dolayı hiçbir “tembel
teneke”yi es geçmek istemiyor öğretmenimiz. “Onlara yaşamlarımızı borçluyuz”
dediği öğretmenlerinin yolundan giderek öğrencilerinin dertleriyle hemdert
oluyor: Yılmadan, yorulmadan, bıkmadan, usanmadan ve öğretme arzusunu bir tutku
ve sanata dönüştürerek.
Okul Sıkıntısı
Daniel Pennac
Can Yayınları
Yorumlar