Kalbin Mahiyeti

Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın Marifetname isimli eserinden Kalb bahsinin yer aldığı bölümler Kalbin Mahiyeti başlığıyla kitaplaştırılmış.

Ey Dost! Kuşkusuz ki, Allah ehli demişlerdir ki: Allahu Teala kendi merhametiyle kullarını kendi merhametinden ırağa atmamıştır. Acımasının kemaliyle devlet, marifet ve muhabbetini, huzur saadeti ve yakınlığını onlardan esirgememiştir. (s. 88)

Gönül, huzurda hazır olsa, hisler mamur ve mesrur olur. Dünya konaklarını geçmek binekle, mana konaklarını geçmek kalbledir. Selim kalbin kıblesi Hüda'dır. Adeti, kazaya rızadır, kalpler üçtür ki: Bir ihsan bekleyen kalb, biri rıza bekleyen kalb ve biri kavuşma bekleyen kalbdir. Gönül gülistanında irfanın reyhan ve gülünü koklayıp, vahdet gülistanını içmek ve aşk nağmelerini dinlemek, eşyanın tümünden daha izzetlidir. (s. 99)

Akıl bir alettir ki, kulluğu bilmek için gönülde hasıldır. (s. 106)

Akıl, yürekte bir nur ve basirettir. (s. 106)

Gönül, hükmü geçen bir sultandır ki, bedenin bütün uzuvları onun hizmetçisi ve reayasıdır. (s. 117)

Kalbin yeri ve merkezi yürektir. Yukarıda açıklandığı üzere, yüreğin ortasında bir siyah nokta vardır ki, o süveydanın yeridir. Bu siyah nokta, içgüneşinin doğuş yeridir ki, o cihanın ruhu ve insan aleminin arşıdır ki, ismi cenandır. Küllî akıl noktasının aynasıdır ki, o büyük nokta gizlidir. (s. 118)

Velhasıl sevda yeri, yürekte bir siyah noktadır ki, o insanî topluluğun hakikatini taşıyandır. Sanki bu nokta bir kelimedir ki, hakikati toplayan noktadır. Hakikati toplayan ise bir özetlemedir ki, ayrıntısı, ulvî ve süflî alemin bütünüdür. Nitekim her meyvenin çekirdeğinde, kendi ağacı toplu biçimde mevcut olmuştur. Onun gibi, bu toplayan hakikatte, bütün kainat özet olarak vücut bulmuştur. Çünkü ilahî name nüshası, gönüldür. Namütenahi sırları taşıyan gönüldür. Şu halde her kim ki kendi gönlüne girmiştir; o, su ve kil zahmetinden kurtulmuştur. Can ve gönül sohbetini bulmuştur. Hak tarafına yorulmadan çekilmiştir. Üns ve huzur mahfeline gelmiş ve her murad ve maksadını almıştır. Ebedî saadeti bulmuştur. (s. 120)

Hazreti İsa (a.s.): "Bir kimse iki kere doğmadıkça melekûta, göklere ve melekler zümresine giremez." Şu halde bir doğuş budur ki, ana rahminden cihana gelip, o darlık ve karanlıktan kurtulup, kanlı sulardan pak olup, suret alemînde belirli bir şahıs, his ve kuvvetlerle süslü ve açık olmuşsun. İkinci doğuş odur ki, hayvanî kötü sıfatlardan, bulanıklık ve nefsanî karanlıklardan çıkıp, temizlik bulup, melek haslet olasın. Ta ki gönül alemine gelip, melekler zümresinden olup, üns meclisine yol bulasın, Ve o mana aleminde gönül ehli olup, kalbin tavırlarını göresin. (s. 127)

Sonra gönül, o vuslat aleminden bu firkat evine ve o muhabbet meclisinden bu mihnet evine ve o ruhaniyetten bu cismaniyete inmekle his perdesine girip, beden bağıyla bağlanmıştır. Sonra cismanî şehvetler ona galip olup, hayvanî vasıflarla dolmuştur. Şu halde ihsan kalbi, gaflet örtüsüyle örtülmüş olduğundan, o üns meclisini unutup, bu fani evi baki sanıp, bu geçici yeri, karar yeri için seçmiştir. (s. 136)

İnsan kalbi, o havuza benzer ki, ona dışarıdan beş nehir akmıştır. O beş nehir, kah saf, kah bulanık aktığı için, o havuzun dibinde fazla çamur toplanmasından kokuşup, kalmıştır. Nitekim, o havuzun dibinde toplanan kokuşmuş çamuru çıkarıp, onu temizlemek isteyen kimseye lazımdır ki, önce akan o nehirlerin yollarını kapayıp, dışarıdan bir aletle o çamuru hareket ettire. Ta ki o havuzun dibinden, kaynaklar fışkırıp ve akıp, o bulanmış suyu, ondan çıkara. O havuz temiz ve suyu temiz ola. Onun gibi beş dış duyudan zaman zaman gelip, kalbe dolan ve istila eden türlü nakışlar, fikirler ve zanlar, kimi bozuk, kimi iyi ve kimi bozucu olduğu için, gönlün içinde kötü vasıflar toplanıp, mekan tutup kalmıştır. Şu halde kalbin tasfiyesini ve nefsin temizlenmesini isteyen kimseye lazımdır ki, ebeden beş duyu yollarını tıkaya. Ta ki duyulan, görülen, koklanan, tadılan ve dokunanlardan bir nesne kalbe girmeye. Sonra düşünceleri kovmakla Celal ismine içten devam eyleye. Ta ki, gönülde ahadiyet denizinden hikmet pınarları fışkırıp, her muhal hayali, her yorgunluk ve melali, her kötü ahlakı ve her bozuk zannı ondan çıkara. O gönül masivadan temiz ve ilmi ile mahir ola. (s. 139)

Ey Dost! Kuşkusuz ki, Allah ehli demişlerdir ki: İnsan kalbinin izzet ve lezzeti Allah'ı tanımaktır. Devlet ve saadeti Allah sevgisidir. (s. 140)

O halde insan ki, gönüldür. Onun lezzeti ve saadeti ancak Allah’ı bilme ve sevmededir. (s. 141)

O halde imdi, sakın sen senden ırak olmayasın. Suret aleminde beyhude yorulmayasın. Bu beden aleminden dahi geçip, kalp alemine gelesin. Nefs hazlarını koyup, hukukunu verip, gönülde sakin alasın. Masivayı unutup, Hakk'a yönelesin. Ta ki sen kendini bilip, onu gönülde bulasın. (s. 145)

Kalbin Mahiyeti
Erzurumlu İbrahim Hakkı
Gelenek Yayıncılık

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hz. Muhammed’in Liderliği

Râvi

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde