Fakr'a Övgü

Dinin hakikati, özne ve nesne arasındaki kutuplaşmayı çözer; velayetin reçetesini verir; yaratıldığı şekliyle ideal insana bakar ve ona Cenab-ı Hakk'ın yeryüzündeki iradesini gerçekleştirmek için hilafet verir; gizli hazineleri ortaya çıkarır; Allah'ın birliğinin tanığıdır; batıni anlamların anahtarını verir.(s. 17)

Eğer insan, hayatındaki belli şeyleri değiştirmek istiyorsa, öncelikle kendi yetersizliklerini idrak etmeli, durumundan huzursuz olmalı ve bunun için bir şeyler yapmak istemelidir. (s. 24)

İnsan bugün kendi cehennemini oluşturuyor. Cehennem, cehalet ve gafletten başka bir şey değildir. Cennet ise, içimizdeki ilahi hakikati açıkça bilmek, görmek ve tatmaktır. (s. 26)

“... ve ruhun balıkları ilahi ağa güvenmeyi terketmeksizin yüzerler.” (Frithjof Schuon) (s. 31)

Cenab-ı Hakk’a yakınlaşmanın tek yolu, onun rızasını kazanmaktır. Bu da kullukla mümkündür. (s. 43)

İlahi düzenle uyum içinde kalarak, sade, haya sahibi, mütevazı ve mutedil insanlar olabiliriz. İnsan karakterinin güzelliği, nezaket, zarafet ve cömertlikte ortaya çıkar. (s. 49)

Anladım ki, şefkat iyileştirici bir anahtardır. (s. 61)

Gerçek iman, kalp gözünün açılmasıyla başlar; böylelikle imanın tohumları insanın kalbine ekilir. (s. 69)

Sanatçı kimdir? Cevabım, hissettiklerini iletme ihtiyacı duyan kişi olacaktır; kendisini sanat eserleri yoluyla ifade etmeden duramaz o. Çünkü sanatçı, Allah'ın cemal ve kemal sıfatlarının açlığını hisseder. Bu hakikati kavrayıp bulduğumda sanatın gerçek anlamını öğrendim. (s. 75)

Şu gerçeğin altını çizmek istiyorum: Bir sanatçının ulaşmak isteyeceği en yüksek form, mümin olmaktır. Başka bir ifadeyle hayatın en yüksek formu imandır. (s. 76)

İbadet, damarlara ilahi bir akım pompalamaktır; ruhun gıdasıdır. Her gün muhabbet içre bir itaatle Allah'ın huzuruna çıkanlar, eşyanın gerçek hikmetini elde etmiş sayılırlar. İbadetin faydası ölçülemez. (s. 80)

Allah'a ibadet etmek ilahi rahmet dairesine girmektir. İbadetler saf aşktır, insan ruhunun gıdasıdır. Kaybettiğimiz kurbiyet hazinesini bize yeniden kazandırır. İbadetler, insanın en mükemmel sıfatları olan duyma, hissetme ve algılama duyularını artırır. İbadetler yoluyla batıni manalara yer açmak üzere kalplerimizi tüm kirini, pasını, tozunu temizler. İbadetler kalplerimizin en derin noktasına dokunacak şekilde tasarlanmıştır. İbadetlerin tüm bedenimiz üzerinde doğrudan etkisi vardır; bizi korur, zenginleştirir, arındırır, saflaştırır, tedavi eder, şifa verir, aydınlatır, kuvvetlendirir. Bizi sakinleştirir, ferahlanır, güven ve rahatlık verir. (s. 80)

Dualar, diğer insanları düşünmeyi, onların hissiyatıyla hislenmeyi, onlar için bir şeyler istemeyi öğreten son derece etkili bir terbiye metodudur; böylece başkaları için yaşama sanatını ve verme sanatını öğreniriz. (s. 82)

Abdülkadir Geylani (ks) şöyle der: "Namazı bitirdikten sonra hemen dua etmeye yönel. Yalnızca Allah'a rağbet et." Efendimiz'den (sav) rivayet edilen şöyle bir hadis var: "İmam namazı bitirip mihrapta durduğunda, gökten rahmet ve melekler iner. Ve melekler, Buna rahmet edildi, buna rahmet edilmedi." der. Rahmet edilenler, namaz bittikten sonra dua edenlerdir. Rahmet edilmeyenler, namaz bittikten sonra dua etmeyenlerdir. Dua etmeden camiyi terk edenlere melekler sorar: Allah'ın yardımı olmadan ne yapacaksınız? Allah m sonsuz hazinesinden hiçbir şeye ihtiyacınız yok mu?” (s. 82)

Mevlana Celaleddin Rumi (ks) şöyle der: "Bütün ilim ve eşya Hazreti Adem'in (as) göğsünde bulunurdu. Rabbinin kendisine esmayı öğrettiği insanlığın atası her bir damarında yüz binlerce ilme sahipti." (s. 84)

Hiç şüphesiz insanlar acz durumlarında yumuşayan kalplere sahip olurlar. (s. 86)

Modern hayatta insan yalnızdır. Mescid-i Nebevi’de, daha beş dakika önce tanıdığım Sudanlı bir kadını muhabbetle kucaklamam ne ile açıklanabilir? O kadın bu sarılışımız üzerine niçin ağlamıştı? Modern algının anlamakta güçlük çektiği bir fotoğraftır bu, dolayısıyla bu sorulara cevap veremez. Ne yazık ki, bu fotoğraf Müslümanlar arasında da çokça yaşanmıyor. Ahiret kardeşliği ciddi anlamda çözüldü. Bu büyük bir yoksunluktur. Zira gerçek felaket kalplere yerleşen bu yabancılaşmadır.

Dünyanın şimdiki hali, kalplerdeki bu yabancılaşmanın sonucudur. İlahi uyum kaybedildi, dolayısıyla kozmosta ve dünyada bu yaşandı. Açgözlülük ve iktidar hırsı gezegenin ruhunu incitiyor, karşılık olarak seller, kasırgalar, depremler ve yangınlara maruz kalıyoruz. "İklim değişikliği" tanımlaması bu hakikati örtemez. (s. 87)

Kalbi diriltecek olan, Cenab-ı Hakk’ın esma-i hüsna ve sıfatlarıdır. Allah'ı ağırlayan bir kalpte hiçbir şey yok edilemez. (s. 89)

Sevgili Peygamberimiz (sav), çok sayıda insanın hayatını kaybettiği savaştan döndüğünde, toprağa tohum ekmekten vazgeçmezdi. Umutsuzluğun ve huzursuzluğun ortasına ağaç dikmek gerekiyor. (s. 90)

Büyük veli Cüneyd-i Bağdadi (ks) şöyle buyurur: "Bizi ne namazlarımız, ne oruçlarımız kurtarabildi. Ancak seherlerde döktüğümüz bir damla gözyaşı müstesna." Rivayet edildiğine göre, Allah için dökülen bir damla gözyaşı müminin cehennem ateşini söndürmektedir. (s. 95)

Aşk ve ilim birleştiğinde, din bir bayrama dönüşür. Allah'ı bilmek en büyük bayramdır. Bu nedenle din saf coşkudur! (s. 186)

Fakr’a Övgü
Rabia Christine Brodbeck
Aşina Kitap

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde

Râvi

Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti