Yasanmış Bir Şiir - Don Kişot
Cemal Aydın'ın çevirilerini severek okuyorum. Merak edip Youtube'ta Cemal Aydın diye aratınca Roger Garaudy ile ilgili https://www.youtube.com/watch?v=ef8j0sU92fU videosuna denk geldim. Videoda bu kitaba da atıf vardı. Bu sebeple temin ettim. Bana özel sebeplerden dolayı okumayı tamamlama imkanım olmadı. Ancak kitabın giriş kısmında yer alan aşağıdaki bölüm ne zaman umutsuzluk rüzgarları esse okunup teselli bulunacak bir metin. İstifadelerinize sunarım...
Benim üstadım Don Kişot' tur. Yirmi yaşından itibaren kendime rehber edindim onu. İdealin gerçekten daha doğru olduğuna inanan Don Kişot'u. Hiçbir fırtınanın baş eğdiremediği o kahramanı... Haklı bir davaya inanmışsanız, bedeli ne olursa olsun, onun uğrunda sonuna kadar mücadele etmelisiniz. Bu arada her eyleminizin karşınıza çıkardığı her yeni durumu da göğüsleyebilmelisiniz. Öylesine durumlarda ne cesaretsizliğe yer vardır artık, ne de mesele üzerinde yeniden düşünmeye.
Benim açımdan dünyanın en büyük günahı, umutsuzluğa kapılmaktır. İman sahibi olmak ise, fırtına ve kasırgalara rağmen sabaha ereceğinize ve günle buluşacağınıza inanmak demektir.
Gerçi, itiraf edeyim, şu an her şey aleyhimize işliyor. Yine de mücadeleyi sürdürmek lâzım. Kaliteli sadece onlarca adam bulsam, bu beni, yüz binlerce (tabirimi mazur görün) ahmağın etrafımda toplanmasından çok daha fazla teselli eder.
Zaman olur, insan bütün haz ve zevklerini, gücünü ve daha neleri ve nelerini kaybeder. İşte o zaman kollarını bir kurtarıcıya açar, yani mistik bir hayata yönelir. Ama ben bu kucak acışın, bu yönelişin mistik bir hayatın içinde insanı pasifleştireceğine ve kaybolup gitmesine yol açacağına inanmadım.
Nitekim 19. yüzyılın en büyük adamı, şeksiz şüphesiz Emir Abdülkadir'dir*. Kendisi İbn Arabî'nin yolunda giden büyük bir mutasavvıftı. Aynı zamanda da büyük bir eylem adamıydı. Yüce gönüllü, oldukça misafirperver bir zâttı. Esir aldığı Fransız subayları evine davet edip onları ağırladığı olurdu.
Bu subaylar onun bütün geceyi ibadetle geçirmesine, ertesi günse gerçek bir general olarak ordular yönetmesine hayran kalmışlardı. O hâlde sûfi bir hayat, eylemi dışlayan bir hayat değildir. Bence tasavvuf kendisini asıl eylemle gösterir. Mistik hayatın dışavurumu, eylemdir.
Kanaatim şudur: Eylemsiz bir mistisizm veya tasavvufi hayat, kupkuru bir kişisel tapınma içinde kaybolur gider; tasavvufsuz bir eylemse, hayvanca ve gaddarca bir eyleme dönüşür.
O yüzden benim hayatımın gayesi, işte bu mistik anlayışla eylemi birleştirmek olmuştur. (s. 13-14)
* Emir Abdülkadir (1808-1883), o zamanlar Osmanlı toprağı Cezayir'i işgal etmek isteyen Fransız ordularına karşı dillere destan bir savaş yürüten ve Fransızların bugün bile kendisini hayranlıkla yâd ettikleri dört dörtlük bir kahramandır. Kabri, tasavvufi yolundan gittiği İbn Arabînin yanıbaşında, Şam'dadır.(çev.)
Yaşanmış Bir Şiir - Don Kişot
Roger Garaudy
Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları
Yorumlar