İnsanın Anlam Arayışı

Psikiyatride "af yanılsaması" adı verilen bir durum vardır. İdama mahkum edilmiş bir insan infazından kısa bir süre önce bile son dakikada affedilebileceği yanılsamasına kapılır. Biz de umut kırıntılarına tutunmuş ve son dakikaya dek o kadar da kötü şeyler olmayacağına inanmıştık. (s. 24)

Mizah, ruhun kendini koruma savaşında bir başka silahıydı. Mizahın sadece birkaç saniye bile olsa insana, başka her şeyden fazla olarak her durumun üzerine çıkabilecek bir mesafe ve beceri sağladığı iyi bilinir. (s. 55)

Etkin bir yaşam insanın üretken çalışmanın değerlerini fark etmesini sağlarken, daha pasif bir yaşam sürmek güzellik, sanat ve doğayı deneyimlemenin tatminini sunabilir ancak hayatta yaratımdan da, zevkten de yoksun olan ve yüksek ahlaktan başka bir şeyin bulunmadığı bir yaşamda da amaç vardır. Adını koymak gerekirse bu, insanın dışsal güçler tarafından zaptedilmiş varoluşuna yönelik tutumudur. Yaratıcı bir yaşam ve zevkler onun elinden alınmıştır ama anlamlı olanlar, sadece yaratıcılık ve zevk değildir. Yaşamda gerçekten bir anlam varsa, o halde ıstırapta da bir anlam olmalıdır. Istırap, kader ve ölüm gibi yaşamın alaşağı edilemez bir parçasıdır. Istırap ve ölüm olmadan insan yaşamı tam olmaz. (s. 78)

İnsan her yerde kaderle yüzleşir ve kendi ıstırabından bir şeyler kazanma şansı elde eder. (s. 79)

Gelecekte bir hedef göremediği için kendini çöküşe teslim eden bir insan, geçmişe dönük düşüncelerle meşgul olmaya başlar. (s. 82)

Spinoza, Etika'da ne der? 
"Bize acı veren duygular, onun berrak ve kesin bir resmini çizdiğimiz anda acı olmaktan çıkar." (s. 85)

Hayatında bir anlam, bir amaç, bir hedef bulunmadığını, bu yüzden de devam etmesine gerek olmadığını söyleyen kişiye acıyın yakında kaybolacaktır. Tüm destekleyici argümanları reddeden insanın tipik cevabı şöyledir: "Artık hayattan bekleyecek bir şeyim kalmadı." İnsan buna nasıl bir cevap verebilir? (s. 85)

Tüm bunlardan dünyada iki insan ırkı olduğu sonucuna varabiliriz. Sadece iki: Düzgün insanların oluşturduğu "ırk" ve ahlaksızların "ırkı." İkisi de her yerdeydi, toplumdaki tüm gruplara sızmış haldelerdi. Hiçbir grup tamamen düzgün ya da tamamen ahlaksız insanlardan oluşmuyordu. Bu anlamda hiçbir grup "saf ırk" değildi. (s. 97)

Yıllarca olası tüm ıstırabın sınırlarına ulaştığını düşünen insan artık ıstırabın sınırı olmadığını ve hâlâ biraz daha ve hatta daha beter acılar çekebileceğini anlar. (s. 101)

Eve döndükten sonra ise en güzel anlardan biri, tüm ıstrapların ardından Tanrı'dan başka korkacak hiçbir şeyin kalmadığını fark ettiğin andır. (s. 102)

İnsanın Anlam Arayışı
Viktor E. Frankl

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde

Râvi

Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti