Allah bilir, diye düşündüm, iş arasam bir faydası olur mu? Aldığım o bir sürü ret cevapları, o yarımağız vaatler, düpedüz hayır'lar, beslenmiş de boşa gitmiş ümitler, her seferinde sonuçsuz kalmış yeni yeni teşebbüsler, bende cesaret diye bir şey bakmamıştı. Son defa bir tahsildarlık için başvurmuş, ama geç kalmıştım; elli kron kefalet akçası da bulamamıştım üstelik. Her seferinde şu veya bu engel çıkıyordu karşıma. İtfaiye Müdürlüğü'ne de gitmiştim. Salonda elli kişi kadardık; güçlü kuvvetli olduğumuz, gözümüzü daldan budaktan esirgemediğimiz sanısını vermek için göğüslerimizi germiştik. Bir muavin dolaşıyor, isteklileri gözden geçiriyor, kollarımızı elliyor, bazı sorular soruyordu. Bana da geldi, başını salladı sade, gözlüğümden ötürü bu işe yaramayacağımı söyledi. Gittim, sonra döndüm geldim gözlüksüz. Kaşlarımı çatmış durdum, bıçak gibi keskindi bakışlarım. Adam geldi yine önüme, gülümsedi, geçip gitti: tanımıştı herhalde. İşin kötüsü, elbiselerimden hayır kalmamıştı: hiç...