Kayıtlar

Temmuz, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ruhun Sevinci

Resim
Sadece kendimiz için yaşadığımız zaman kısa ve cılız görünür bize hayat; etrafımızı algılamamızla birlikte başlayan, sınırlı ömrümüzün tükenmesiyle son bulan kısacık bir süreç! Fakat başkası için yaşadığımız zaman... yani bir fikir için yaşadığımız zaman hayat, uzun ve anlamlı görünür; insanlığın bir bütün olarak hayata başladığı andan, bütün insanlığın şu yeryüzünden ayrılacağı son ana kadar sürüp giden uzun bir ömür... (s. 5) Hayat, yılların sayısına göre değil, bilincin derinliğine göre yaşanır. (s. 5) Biz, başkaları için yaşadığımız zaman, kendimiz için dolu dolu bir hayatı yaşarız. Başkalarına yönelik iyiliklerimizi arttırdıkça kendi hayatımıza yönelik ihsanımız da artar. Nihayette bu hayatı da arttırmış, çoğaltmış, derinleştirmiş oluruz. (s. 6) Her insanda güzel bir sözü hak eden hayırlı bir yön ya da güzel bir meziyet mutlaka vardır. Ama biz bunu, ancak içimizde sevgi tohumu geliştiği zaman görebiliriz. (s. 11) İçimizde sevgi, şefkat ve iyilik tohumu geliştiği zaman ...

Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan

Resim
Jale İnan oğluna baktı. Hüseyin hastanede başka çocuklar ile karıştırılır diye ne kadar korkmuştuk. Ne yapalım oğlum, özel kliniklerin yanına yaklaşmak mümkün değildi ki. Bu devlet hastanesiydi, tanıdık bir doktor da bulmuştuk. Korkmayın demişti doktor, çocuğunuz karışmaz.  Hastane ucuzdu. Ucuz mu? Bana kalsa ertesi gün çıkardım; oysa Mustafa tutturmuştu: Birkaç gün daha yatıp dinlense olmaz mı? demişti doktora. Aman ne yapıyorsun Mustafa evde de dinlenirim. Doktor çıkınca azarladı kocasını: Mustafa paramız yetmez biliyorsun, bugün çıkmalıyım. Başını önüne eğdi, param yok dedi. Nasıl olur? Canım birlikte hesaplamadık mı? Otuz lirayı bu iş için ayırmadık mı?  Sabah ablam geldi, disçiye götürmek gerekti onu. Dişçi tanıdıktı, elbette para almamıştı; ama ablasının çocukları da vardı yanların da, önce öğle yemeği, sonra yol masrafları... Elbette ben verecektim paraları, erkek olduğum için. Sonunda hastane parasının altından girip üstünden çıkmışlardı. Üzülme demişti Mustafa...

İnsancıklar

Resim
Bu sabah bir tarla kuşu gibi şen kalktım. Ne güzel bir sabahtı sevgilim! Penceremiz açılmıştı; güneş pırıl pırıldı; kuşlar cıvıldaşıyordu; hava bahar kokularıyla doluydu ve tüm doğa yaşama dönüyor gibi görünüyordu; her ne varsa doğayla uyum içindeydi ve bahara ayak uydurmak için yerli yerindeydi herşey. (s. 9) Sonra düşündüm ki Varinka, endişe ve korku içinde yaşayan biz insanlar, kuşlarla benzer mahlukatın kaygısız ve masum mutluluğunu kıskanmalıyız. (s. 10) Hatıralar mutluluk verici ama hatırlamak kederlendiriyor. (s. 19) Bir sürü kitabı vardı, pek ender bulunan pahalı kitaplardı bunlar. Para karşılğında başkalarına da ders verirdi, cebi para görür görmez de hemen gidip kitaba yatırırdı. (s. 40) O an, kitapların ağırlığından neredeyse kırılacak hale gelmiş uzun raflara kıskançlıkla baktım. Öfke, sıkıntı ve taşkınlığa yenik düşerek kitaplarının tümünü en kısa zamanda okuma arzusuna kapıldım. (s. 47) Ağırlaşan, hastalanan, yorulup kederle dolan kalp, hatıralarla...

Pendname (Öğütler Kitabı)

Resim
Gerçekten akıllı insan, Allah’ın nimetlerine şükretmesini ve nefsini yenmesini bilen insandır. (s. 23) Kim sinirlerine hakim olup öfkesini yenerse, bu dünyada gerçek hürriyeti tadanlardan olur. (s. 23) Rabbinin katında merhamete ermek istiyorsan, seni inciten insanın özrünü kabul et, intikamdan uzak dur! (s. 23) Gözlerini sadece kendi kusurlarını görmek için açan kimse, ruhunun yeni bir hayat bulduğunu görür. (s. 26) Dürüst ve nazik yönetici, makamında korkusuzca ve sağlam oturur. Askerlerini takdir etmeyi, mükafatlandırmayı bilen hükümdar, onların kendisi uğruna canlarını fedaya hazır olduklarından emin olabilir. (s. 28) Dostum, sen eğer gerçekten akıllıysan, insanlara daima yumuşak ve yerinde söz söyle! Çünkü asık surat ve acı söz, bütün dostları kaçırır. (s. 29) İyi bir ahlak, her tür hayır ve hasenattan daha değerlidir. Bu hazineye sahip olanı herkes sever. Evladım giderek daha alçak gönüllü ol! Tevazu, dört başı mamur insanların süsüdür. (s. 67) Hakk'ın bilg...

Tezkiretü’l Evliya

Resim
Erenlerin sözünü işidenin gönlü ruşen olur. Himmetlerini kavi eder. Şeytan vesvesesini ve dünya hırsını ve muhabbetini kalbinden çıkarır..  Ben miskin küçük yaşımdan beri bu taifeye muhib idim. Sözlerini işidicek cânım sevinirdi. Bunların sözleriyle gönlümün pasını açıp saykal kılardım. Şimdiki zamanda gerçekler gaib olup, yalancı müddeiler baş kaldırıptır. Gönül ehli kızıl kibrit (kibrit-i ahmer) gibi aziz oluptur. (Feriduddin-i Atar) Zünnun-u Mısri virânede gezerken dervişlere mülaki oldu. O gice orada yattılar. Zünnün bir kup altun buldu. Ağzında da Allah adı yazılmış bir tahta vardı. Altunları dervişlere dağıttı. O tahtayı da kendi aldı. Orada yattı. Uyandıkça o tahtayı öpüp başına kor yüzüne gözüne sürerdi O gice düşünde bir nidà geldi ki: "Ya Zünnûn! Yârânların altunı aldılar; sen de benim adımı aziz tutdun öpüp başına kodun. Ben dahi seni dünya ve ahiretde aziz kılarım," dedi. Uyandı. Gönlü içi külli nûr oldu. (s. 56-57) * * * Bâyezid Hazretleri, müridleriy...

Mantıku't-Tayr (Kuşların İlahisi)

Resim
Bu eser, Hz. Mevlâna'nın "Attâr yedi aşk şehrini dolaştı, bizse hâlâ bir küçük sokağın başındayız!" diyerek övdüğü bir İslâm sufi-şairinin şaheseridir. Bu eser, yine Hz. Mevlâna'nın "Ben söz söylemede Şeyh Attâr'ın kulu kölesiyim! Ey dost, her ne söyledimse onu Attâr'dan duymuşum!" dediği bir üstadın kitabıdır.   Hz. Attâr, Hz. Mevlâna'ya henüz çocuk yaştayken Esrarnâme adlı kitabını hediye etmiş ve Mevlâna hazretleri bu eseri ömür boyu yanından hiç eksik etmemiştir. Gülşen-i Râz'in yazarı Şebüsteri, "Yüzlerce yil geçer de Attâr gibi bir şair gelmez!" der. Şeyh Galib de Attâr'dan ilham aldığını söyler. Hz. Attâr, bu eseri yazmak için velilerin hayatlarıyla ilgili bin kadar eser okudu. Tasavvuf bilgisi ile şairliğini bir araya getirerek tasavvuf edebiyatında yepyeni bir çığır açti. Kendisinden sonra gelen Mevlâna başta olmak üzere, Hâfiz, Sâdi, Molla Câmî, Şebüsteri ve Seyh Galib gibi pek çok şair ve mutasavvifı etkile...