Tezkiretü’l Evliya
Erenlerin sözünü işidenin gönlü ruşen olur. Himmetlerini kavi eder. Şeytan vesvesesini ve dünya hırsını ve muhabbetini kalbinden çıkarır..
Ben miskin küçük yaşımdan beri bu taifeye muhib idim. Sözlerini işidicek cânım sevinirdi. Bunların sözleriyle gönlümün pasını açıp saykal kılardım. Şimdiki zamanda gerçekler gaib olup, yalancı müddeiler baş kaldırıptır. Gönül ehli kızıl kibrit (kibrit-i ahmer) gibi aziz oluptur. (Feriduddin-i Atar)
Zünnun-u Mısri virânede gezerken dervişlere mülaki oldu. O gice orada yattılar. Zünnün bir kup altun buldu. Ağzında da Allah adı yazılmış bir tahta vardı. Altunları dervişlere dağıttı. O tahtayı da kendi aldı. Orada yattı. Uyandıkça o tahtayı öpüp başına kor yüzüne gözüne sürerdi O gice düşünde bir nidà geldi ki:
"Ya Zünnûn! Yârânların altunı aldılar; sen de benim adımı aziz tutdun öpüp başına kodun. Ben dahi seni dünya ve ahiretde aziz kılarım," dedi. Uyandı. Gönlü içi külli nûr oldu. (s. 56-57)
* * *
Bâyezid Hazretleri, müridleriyle bir dar sokakdan geçerlerdi. Karşıdan bir it gelirdi. Bâyezid yoldan savuldu, ite yol verdi. Müridleri bu işe münkir oldu.
- Bu ne haldir? dediler.
Bâyezid dedi ki:
- Ol it karşıdan geldi. Hal diliyle; "Ey Bâyezid benden ne eksiklik geldi ki ezel aleminde bana it derisi giydirildi ve senden ne artıklık geldi Sultanu'l-ârifinlik hil'atı sana giydirildi?" Bu endişe sırrıma yol buldu yolu ana ısmarladım. (s. 65)
* * *
Şah Şüca Kirmani’nin bir kızı vardı. Kirman padişahı diledi. Üç gün mühlet istedi. Mescidleri ve hankâhı gezdi. Ta bir derviş bulup kızını âna vere. Bir yiğit buldu ki, mescidde namaz kılardı. Ana dedi ki:
⁃ Hiç evin var mıdır?
⁃ Yok, dedi
⁃ Kız alır mısın? dedi
⁃ Bana kim kız vere, üç akçem vardır, dedi.
Kızını âna verdi ve hem o gece teslim eyledi. Şeyhin kızı, yiğit katına geldi. Gördü ki bir bardak üstün de bir parça ekmek durur. Kız sordu ki;
⁃ Bu ne ekmektir?
⁃ Geceden kaldı, dedi. Kız dedi ki:
⁃ Dün rızkı veren Allah bugün vermiye mi idi ki, yarına ekmek gizledin? dedi. Atam beni "Bir tevekkül ehline verdim" demişti. Meğer rızık için Allah'a inanmaz bir kişiye vermiş! dedi. (s. 146-147)
Tezkiretü’l Evliya
Feridüddin Attar
Tercüme: Ramazanoğlu Mahmud Sami
Ben miskin küçük yaşımdan beri bu taifeye muhib idim. Sözlerini işidicek cânım sevinirdi. Bunların sözleriyle gönlümün pasını açıp saykal kılardım. Şimdiki zamanda gerçekler gaib olup, yalancı müddeiler baş kaldırıptır. Gönül ehli kızıl kibrit (kibrit-i ahmer) gibi aziz oluptur. (Feriduddin-i Atar)
Zünnun-u Mısri virânede gezerken dervişlere mülaki oldu. O gice orada yattılar. Zünnün bir kup altun buldu. Ağzında da Allah adı yazılmış bir tahta vardı. Altunları dervişlere dağıttı. O tahtayı da kendi aldı. Orada yattı. Uyandıkça o tahtayı öpüp başına kor yüzüne gözüne sürerdi O gice düşünde bir nidà geldi ki:
"Ya Zünnûn! Yârânların altunı aldılar; sen de benim adımı aziz tutdun öpüp başına kodun. Ben dahi seni dünya ve ahiretde aziz kılarım," dedi. Uyandı. Gönlü içi külli nûr oldu. (s. 56-57)
* * *
Bâyezid Hazretleri, müridleriyle bir dar sokakdan geçerlerdi. Karşıdan bir it gelirdi. Bâyezid yoldan savuldu, ite yol verdi. Müridleri bu işe münkir oldu.
- Bu ne haldir? dediler.
Bâyezid dedi ki:
- Ol it karşıdan geldi. Hal diliyle; "Ey Bâyezid benden ne eksiklik geldi ki ezel aleminde bana it derisi giydirildi ve senden ne artıklık geldi Sultanu'l-ârifinlik hil'atı sana giydirildi?" Bu endişe sırrıma yol buldu yolu ana ısmarladım. (s. 65)
* * *
Şah Şüca Kirmani’nin bir kızı vardı. Kirman padişahı diledi. Üç gün mühlet istedi. Mescidleri ve hankâhı gezdi. Ta bir derviş bulup kızını âna vere. Bir yiğit buldu ki, mescidde namaz kılardı. Ana dedi ki:
⁃ Hiç evin var mıdır?
⁃ Yok, dedi
⁃ Kız alır mısın? dedi
⁃ Bana kim kız vere, üç akçem vardır, dedi.
Kızını âna verdi ve hem o gece teslim eyledi. Şeyhin kızı, yiğit katına geldi. Gördü ki bir bardak üstün de bir parça ekmek durur. Kız sordu ki;
⁃ Bu ne ekmektir?
⁃ Geceden kaldı, dedi. Kız dedi ki:
⁃ Dün rızkı veren Allah bugün vermiye mi idi ki, yarına ekmek gizledin? dedi. Atam beni "Bir tevekkül ehline verdim" demişti. Meğer rızık için Allah'a inanmaz bir kişiye vermiş! dedi. (s. 146-147)
Tezkiretü’l Evliya
Feridüddin Attar
Tercüme: Ramazanoğlu Mahmud Sami
Bugün Genç Derneğinde yaptığımız Klasik Okumalardan sonra gönlüme Ümraniye metrosunda doğan satırlar:— m. salih eroğlu (@msaliheroglu) December 26, 2019
Gül bahçesine girdim, pirleri gördüm
Birbirinden güzel nağmeler duydum:
Kuşların İlahisini söylüyor Attâr
Allah’a kanatlandıran kelimeleri var
26.12.2019 pic.twitter.com/Sslt4V8szr
Yorumlar