Rubailer

Allah başka bir ömür verecek, bittiyse ömür.
Geçici ömür kalmadıysa, işte şuracıkta sonsuz ömür.
Aşk âb-ı hayattır, durma dal bu suya.
Bu denizin her damlasında başka bir hayat var. (s. 29)

Canında bir başka can var, o canı ara.
Dağ gibi olan vücudunda bir inci var, o madeni ara. 
Hak yolunun yolcusu olan gerçek sûfiyi ararsan,
Onu, sen dışarıda değil, kendinde ara. (s. 32)

Zaman, bu kargaşa ve kavgayı kısa keser.
Ölüm kurdu, bu sürüyü dağıtır gider.
Herkesin gönlünde bir arslan yatar ama,
Ecelin sillesi hepsini tepeler gider. (s. 33)

Topraktan yaratılmış bedenimiz, göklerin nurudur.
Gayretimize melekler bile gıpta eder.
Bazen günahsızlığımızı melekler kıskanır.
Bazen arsızlığımız șeytanı bile kaçırır. (s. 38)

Ey Yûsuf! Senin için güvenli yer babanın evidir.
Dışarıda ve kardeşlerinin yanında ölüm ihtimali vardır.
Kurtla dost ol, uzlaş; ama sakın kıskançlarla düşüp-kalkma.
Zira kıskançlık kurdu, gerçek kurtlardan daha fenadır. (s. 55)

Ey düşüncesi ve ayağı bağlı kişi!
Harekette bir sır olduğunu sonunda gördün.
Hareketle daralma, genişliğe dönüşür.
Kuyu ve ırmak suyu aktığı için değerlidir. (s. 61)

Kusurlarını bilen, nefsini alt etmeye çalışan her dervişi,
Hayâle kapılmış, hayâl peşinde koşuyor sanma.
O huyu-suyu güzel kişinin çadırının yeri,
Dünyadan ve bütün âlemlerden yücedir. (s. 62)

Ey Sevgili! Sayende gönlüm güller ve yaseminlerle dopdolu.
Benim gibi dünyada lütfuna mazhar olmuş kim var?
Candan ve cihandan vazgeçmek kolay.
Zor olan ise Senden ayrı düşmektir. (s. 65)

Ölümde insaf ve din ehline bir başka hayat vardır
Temiz can ölümle, huzur ve sükûn bulur.
Ölüm, Hakk'a kavuşmadır; cefa etme ve kin gütme değil.
Ancak adam olmayan her gün ölür, derdi de budur. (s. 67)

Aşk geldi, damarlarımda akan kan gibi oldu.
Beni benden aldı ve Dostla doldurdu.
Vücudumun bütün organlarını dost kapladı.
Benden, bana ancak bir ad kaldı; gerisi hep O oldu. (s. 69)

A şaşkın gönül! Dosta candan giden bir yol vardır.
A yolunu kaybetmiş kişi! Dosta giden yollar hem açıktır hem de gizli.
Altı yönden de yolun bağlansa, korkuya, endişeye mahal yok.
Çünkü gönlünün ta içinden Sevgiliye giden bir yol vardır. (s. 76)

Eğer nefsine uyar, şehvet hevesine kapılır gidersen,
Sana, eli boş ve nasipsiz gideceğini şimdiden haber vereyim.
Fakat nefsine uymayıp şehvetten vazgeçersen,
Dünyaya niçin geldiğini ve nereye gideceğini apaçık görürsün. (s. 80)

Aşkın içkisi, ölümsüzlük şarabından başkası değildir.
Aşkla hayat bulmanın delili, can vermekten başkası değildir.
Sevgilime: "Seni tanıdıktan sonra öleyim." dedim.
"Beni tanıyana ölüm yoktur. diye cevap verdi. (s. 82)

Dilimizden, gönlümüze ulaşan bir yol vardır.
Canın ve cihanın sırları da o yola bağlıdır.
Dil konuşmadığı sürece o yol açıktır.
Dil açılınca o yol kapanır. (s. 84)

Alnımızdaki o apaçık, o parlak nur,
Aşığın gönlündeki o gerçek nur,
Bütün bu nur içindeki nice nurlar,
Allah'ın elçisi Muhammed'in nurundandır. (s. 85)

Ey Hak yolcusu! Sende bu yolun sevdası varsa.
Başında bu dergâhın aşkı, muhabbeti varsa,
Hak ehlinin yöneldiği aşk kapısının anahtarı nedir bilir misin?
"Lâ ilahe illallâh" sözünü çokça söylemektir. (s. 87)

Açgözlülüğümüzden doğar bütün sıkıntılar.
Şehvete ve midesine düşkün olan her belâya uğrar.
Zaten kuş yem yüzünden tuzağa düşer de
Daracık kafese tıkılıp dam kenarına asılır. (s. 90)

Ramazan ayında topraktan yaratılmış bedenini altın ederler.
Taş gibi ezerler de göze sürme ederler.
İftarda ve sahurda yediğin lokmalar inci tanesi olur.
Gösterdiğin sabır da gönül gözünü açar, nazar olur. (s. 91)

İnsanlara cefa edersen, Hakk'a verdiğin sözün ne kıymeti kalır?
Zehir verdikten sonra, bal sunarsan ne kıymeti kalır?
Halka göre çalışıp-çabalamak, güzel bir iştir amma
Sadece kendin için çalışıp-çabalamanın ne kıymeti olur? (s. 92)

Sabah vakti, seher yeli miskler saçarak esip gidiyor.
Bil ki bu güzel kokular sevgilinin mahallesinden geliyor.
Kalk! Ne uyuyorsun? Dünya hayati geçip gidiyor.
Bir güzel koku almaya bak, misk kervanı geçip gidiyor. (s. 97)

Denizde akıp giden gemide bulunan kişi,
Karşı kıyıdaki kamışlığın gittiğini sanır.
Oysa biz dünyadan göçüp gidiyoruz da
Sanıyoruz ki bu dünya geçip gidiyor. (s. 98)

İnsanın bilgisine, hünerine bakma.
Sözünde duruyor mu, vefası var mı, ona bak.
Eğer ahdine vefa gösteriyorsa,
Onu ne kadar övsen de durma, övmeye bak. (s. 102)

Şu yalnızlık, binlerce canla birlikte olmaktan daha değerlidir.
Bu özgürlük, tüm dünya mülkünden daha değerlidir.
Az bir zaman, Cenab-ı Hak'la birlikte olmak,
Candan, cihandan ve şundan-bundan da daha değerlidir. (s. 104)

Allah aşkından hiçbir zarar-ziyan görmezsin.
Aşkla, can olacaksın, nasıl cansız kalabilirsin ki?
Önce, yeryüzüne gökten inmiştin.
Sonunda, yine yeryüzünden göğe çıkacaksın. (s. 111)

Oruç, iyiyle kötüyü ayırdeden mihenk taşı gibidir.
Sakın, bu nasıl olur deme, çünkü o Haktan gelmiştir.
Oruç, göklerin ötesinden gelen manevi bir sofradır.
Onunla arındın, o gün sayesinde iyisin sen. (s. 112)

Senin örtmeye gizlemeye çalıştığın her şeyi bilen
Dilsiz-dudaksız kızsan, onu da bilen bir Şah var.
Herkeste, konuşarak kendini gösterme hevesi var.
Ancak ben, susmayı bilenin kulu kölesiyim. (s. 112)

Gece oldu ve insanların uyku vakti geldi çattı
Balığın suya daldığı gibi hepsi de uykuya daldı.
Gündüz olunca halk sebeplere sarılır ve o yöne gider.
Fakat o sebepleri yaratan el-Vehhâb'a doğru gidenler başkadır. (s. 121)

Ey gönül! Sana bu yolu lâfla, dedikodu ile vermezler.
Yokluk kapısından geçmeden vuslat yüzü göstermezler
Onun kuşlarının uçtuğu havada kanat çırpmadıkça
Sana hiçbir zaman, kol-kanat vermezler. (s. 123)

Eğer Hak yoluna koyulursan, sana yol açarlar
Benliğinden geçer yok olursan, seni gerçek varlığa ulaştırırlar
Nefsini alt eder, tevazu gösterirsen dünyalara sığmazsın.
O zaman seni, sana, sensiz gösterirler. (s. 125)

Eğer bir an için nefsine hâkim olabilirsen,
Bütün peygamberlerin ilmi sana malum olur.
O zaman bütün dünyanın aradığı o görünmeyen güzel var ya,
Senin anlayış aynanda görünür ve anlaşılır. (s. 131)

Sermayesi kanaat olan kimsenin,
Yiyip-içmesi, yatıp-kalkması ibadet olur.
Sakan, Hak'tan başkasını dost edinme.
Bu halkın dostluğu geçicidir, yarım saat sürer. (s. 142)

Uyan ey gönül Dünya geçip gidiyor.
Bu ömür sermayesi, eriyip gidiyor.
Beden konağında gafletle oturup da uyuma.
Çünkü ömür menzilinden kervan geçip gidiyor. (s. 146)

Elin erdiği, gücün yettiği kadar daima Hakk'ı zikret.
Çünkü zikirden, fikre yol verirler sana.
Onun görkemli haremine mahrem olunca
O gün yüzü görmemiş Sevgilinin cemâlini gösterirler sana. (s. 155)

Hiçbir zaman bu ibadet incisini delemedim.
Günah tozunu gönlümden süpürüp atamadım.
Yine de senin dergâhından ümidimi kesmedim.
Çünkü ben, sana hiçbir zaman iki demedim. (s. 160)

Dün gece, akıl üstadına gizlice söyle dedim:
"Benden dünya sırlarına dair hiçbir sözü saklama.
Kulağıma eğildi ve yavaş yavaş şöyle dedi:
Bu sır ancak irfanla bilinebilir, söze mahal yok. Sus. (s. 168)

Aşk, kendine lâyık olmayana engeldir.
Aşk olmasaydı, Hakk'ın sanatı görünmezdi.
Aşk kelimesinin harflerinin manası nedir bilir misin?:
Ayn, "âbid", sin, "şâkir", kaf, "kâni" demektir. (s. 170)

Âbid: İbadet eden
Şâkir: Şükreden
Kâni: Kanaat eden

Cahillerin sohbet testisini taşa çal.
Âlimlerin ise eteğine sıkıca sarıl.
Ehil olmayanlarla bir an bile olsun vakit geçirme.
Çünkü aynayı suya koyarsan, paslanır elbet. (s. 177)

Yaşadığım sürece, Kur'an'ın kulu, kölesiyim.
Seçilmiş Muhammed'in yolunun toprağıyım.
Sözlerimden, bundan başka bir şey nakleden olursa,
Ben o nakledenden de o sözden de şikâyetçiyim. (s. 184)

Boynuna tövbe zincirini takmak suretiyle,
Belki nefis köpeğini kocaltırım, dedim.
Ama o nerede bir leş görse zincirini koparıp, saldırıyor.
Bilmem ki ben bu köpek nefisle nasıl baş edeceğim. (s. 187)

Ey gönül! Dünyadaki insanlardan niçin korkuyorsun?
Hak Muhsin,  Mun'im, Kerim, ve Rahim'dir.
Allah'ın ihsan yayından atılan kerem oku
Kul ihtiyaç duyduğunda, kılı bile ikiye böler. (s. 192)

Muhsin: İhsan edici, verici.
Mun'im: Nimet verici, nimet veren.
Kerim: Cömert, ikram eden, bağışlayan.
Rahim: Rahmet sahibi, merhametli, acıyan, bağışlayan.

Ecel gelip çatınca can, bedenden uçar gider.
Eski elbise gibi can, bedeni sırtından atar gider.
Topraktan yaratılan bedeni, toprağın kucağına verir de
Eski nurundan yeni bir beden yapıp ona bürünür. (s. 205)

Ey konuşmanın ve ayrıntılı sözün âşığı!
Ey eski söz ustalarının kahreden gürzü.
Ey eski sözlerle eskiler satan zavallı
Yeni bilgiden nasibin yoksa, yürü git işine. (s. 206)

Her gün bir konaktan kalkıp, başka bir yere göçmek
Ne hoştur donmamak için akarsu gibi akıp gitmek.
Düne ait söz, dünle birlikte geçip gitti.
Bugün yepyeni bir söz söylemek gerek. (s. 207)

Gök kubbedeki Hak âşıklarının gürültüsünü gör.
Yokluk potasına gir de varlığa kavuşanları gör.
İki cihandan da el-etek çekip sabit-kadem ol.
Yoklukta var olanların büyüklüğünü gör. (s. 209)

Ey gönül! O'nun kapısında ihrama gir de emir veren ol.
Yokluk Arafat'ında gez dolaş, niyazda bulun.
Kabe'nin seni karşılamasını istersen eğer,
Benlik ve bizliği Mina'da kurban et. (s. 210)

Ya Rab! İki cihanı istemekten de koru beni.
Yoksulluk tacıyla başımı taçlandırıp yücelt beni.
Vuslat hareminde kendine mahrem et beni.
Sana doğru gitmeyen yoldan geri çevir beni. (s. 211)

Ey gönül! Sen her hayâle kapılıp mağrur olma.
Kelebek gibi her ışığa koşup kendini yakma.
Yalnız kendini düşündükçe Allah'tan uzak kalırsın.
Kendini bil, yakına gel, Allah'tan uzak kalma. (s. 218)

Haydi! İşte oruç ayı, sabır nöbeti geldi.
Bir-iki gün olsun testiden ve kâseden söz etme.
Can pamuğunun beden kozasından çıkması için
Gökyüzü sofrasının etrafında gezin dur. (s. 222)

Sûfi kıyafeti giymekle sûfi olamazsın.
Eskilerin sohbetini dinlemekle mürşit olamazsın.
Sûfinin sinesi saf, gönlü pâk olmak gerek.
İnsaf et, sûfilik ve kindarlık beraber olur mu hiç? (s. 229)

Bu zamanda adam gibi adam olmak istersen,
Ya da din yolunda aşk derdine düşmek istersen,
Bunları, Hak erlerinin sohbetinden başka yerde arama.
Hak erleriyle birlikte olursan sen de Hak dostu olursun. (s. 231)

Madendeki inciyi aradıkça, madensin sen.
Lokma derdine düştükçe, ekmeksin sen.
Bu gizli manayı bilirsen, âlimsin sen.
Neyi arıyor, neyin peşinden gidiyorsan, osun sen. (s. 243)

Rubailer
Mevlânâ
DİB Yayınları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde

Râvi

Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti