Sufi Terapistin Sohbet Günlüğü

Gün boyu karşılaştığımız bütün insanların kalplerinde aynı Allah'ın olduğu idrakini zinde tutarak da bütün gün Allah'ı zikretmiş oluruz. Bunu bildiğimiz zaman başka insanlarla muhatap olmak artık zikrimizi kesintiye uğratmayacak, bilakis o muhataplıklar dahi birer zikir vesilesi olacaktır.

Bu hal, biz başkalarına hizmeti düşündüğümüz ve onlara merhamet ve hürmet beslediğimiz zaman daha da derinleşecektir. (s. 59)

Kalplerimiz görüp işittiklerimizi ve düşünüp hissettiklerimizi yansıtır. Kalplerimizi neyle doldurduğumuzu dikkate almak çok önemlidir. Ne tür kalbî alışkanlıklar geliştiriyoruz? (s. 62)

Kalpten anlatmayı öğrenebilmek bir nimettir. Kendimize, "Kalbimi başka bir kalbi yansıtabilen, diğer bir kalple hakiki bir bağlantı kurabilen bir aynaya dönüştürebilir miyim?" diye sormamız lazımdır. Bu niyet bizi dönüştürebilir. (s. 62)

İnsanlar arasında geçen çoğu konuşma son derece yüzeyseldir. Çoğu insan başkalarının söylediklerine nadiren kulak verir. Fakat konuşmalarımız çok daha derin olabilir; bir kere kesinlikle daha çok sükût ve tefekkür içerebilirler.

Japon lisansüstü öğrencilerimden biri, Amerika'da şahit olduğu konuşmaların kalitesizliğinden dem vurmuştu bir keresinde, "Japonya'da bizler başkasının sözünü asla kesmeyiz. Muhatabımız konuşmasını bitirdikten sonra konuşmadan evvel en az birkaç nefes bekleriz. Gerçek nezaket sahipleri ise beş nefes beklerler."

Bu tür bir bekleme, her bir konuşmacıya iki tarafın da birbirini gerçekten dinlediği intibaını verir. Bize birbirimize daha derinden dinleme fırsatı sunar. (s. 62-63)

Kalp, Allah'ın inşa buyurduğu bir mabettir ve hepimizin içindeki ilahi kıvılcım oraya konmuştur. Efendimin bayıldığı bir hadis-i kudsîde şöyle buyrulur, "Yerlere ve göklere sığmayan Ben -Azîmü's-şân- samimi bir müminin kalbine sığarım." (s. 75)

İlmimiz, onunla amel etmediğimiz sürece tam değildir. Muzaffer Efendim bize, her bir amelin kalplerimizi etkilediğini öğretmiştir: tatlı bir söz veya bir yardım kalbi yumuşatır ve açar ama kaba bir söz ve zarar veren davranışlar kalbi katılaştırır ve kapatır. Muzaffer Efendim, amellerimizin etrafımızdaki dünyayı da etkilediğini söylemiştir. "Her bir tatlı sözden bir gül açar, her bir acı sözden bir diken biter" derdi. (s. 77)

Kalplerimizin Allah'ın evi olduğunu bir hatırlayabilsek, dönüşmek o kadar kolaylaşacak ki... (s. 78)

Sadeliği uygulamak aynı zamanda başkalarına da dua etmeyi ve bütün çözümlerin neticede Allah'tan geldiğini hatırlamaktır. Çok sık birileriyle oturur, fikrimizi söyleriz ve sonra da onların sorunları için dua etmeyi unuturuz. Yardımın tavsiyelerimizden değil, Allah' tan geldiğini unutuyoruz. Aslında çoğu zaman en iyisi, "Sadrına şifa olacak cevabı bilemiyorum ama sana dua edeceğim" demektir. Samimi dualarımız söyleyeceklerimizden çok daha faydalı olur. (s. 94)

Tasavvufun temel uygulamalarından bir diğeri halvettir. Evimizde birkaç saatliğine bile olsa bunu yapabiliriz. Bir mağarada aylar, seneler geçirmek zorunda değiliz fakat sessizlik ve yalnızlıktan muhakkak ki bir nasibimiz olmalı. Çelişik bir hal olarak görünse de; kelimeler o denli değerlidir ki sessizliğin kıymetine paha biçmek mümkün değildir. O kadar gereksiz konuşmalarla çevriliyiz ki sessizlik bizim gıda kaynaklarımızın başlıcalarından olmalıdır. Haddinden fazla konuştuğumuz için sessizliğin tadını neredeyse hiç alamıyoruz. Sessizlik sayesinde konuştuğumuz kelimelerin ne kadar kıymetli olduğunun farkına varırız. Mürşitlerimden biri șöyle demişti, "Sözler kurşun gibidir. Mühimmatını oraya buraya saçma."

Herkese "halveti" yani haftada en az bir iki saati sessiz ve yalnız geçirmeyi şiddetle tavsiye ederim. Manevi hayatlarımızı zenginleştirmek için hepimiz bu vakti ayırabiliriz. "Halvet"te asla telefon, televizyon, radyo, bilgisayar vesaire olmamalı. Kelime sağanakları ve selleri tarafından daimi olarak yutulma halinde kaybolduğumuz için kelimelerin kıymetini bilemiyor, onlara kıymet vermiyoruz. Etrafımız o kadar çok bilgi parçacıkları tarafından alınmış durumda ki onları özümseyemiyoruz. Yani entelektüel ve manevi fazda ciddi bir hazımsızlığımız söz konusu. Hayatlarımızı dengelemek için sessizlik ve yalnızlığa vakit ayırmaya muhtacız. Bir Kur'ân-ı Kerîm tahsili yapmak, büyük tasavvuf üstatlarının ilham verici eserlerini okuyup anlamak için vakit ayırmalıyız. (s. 144-145)

Her bir insanoğlunda Allah için yanıp tutuşan bir ruh vardır. İnsan kalbi çok kırılgandır, bizim işimiz de onu iyileştirmektir, zarar vermek değildir. (s. 197)

Birçoğumuz, yolda mükemmel yürüyemediğimiz için kendimizi çok haşin bir şekilde yargılıyoruz. Unutmamalı ki hiçbir zaman mükemmel olamayacağız. Allah bizden mükemmeliyet beklemiyor, samimi gayret istiyor. (s. 292)

Kimlerin namazının, duasının makbul olduğunu ancak Allah bilir. Kimin hakikate daha yakın olduğunu ancak Allah bilir. Kimin yolun neresinde olduğunu ancak Allah bilir. Kendi içimizde ve başkalarının içinde ne pazarlar olduğunu ancak Allah bilir. (s. 294)

Sufi Terapistin Sohbet Günlüğü 
Robert Frager



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde

Râvi

Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti