Kayıtlar

2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hz. Muhammed’in Hayatı

Resim
  Ebu Bekir (r.a.). Peygamber (s.a.v.)'e develerin en iyisine binmesi için verdiğinde, O: "Ben benim olmayan deveyle gitmem" dedi. Ebu Bekir: "Fakat o senin, ey Allah'ın Rasulü" dedi. "Hayır" dedi Peygamber  (s.a.v.): "Onun için kaç para ödedin?" Ebu Bekir söyledi. Peygamber (s.a.v.) "Deveyi o fiyattan alıyorum" dedi.  Peygamber (s.a.v.) daha önce birçok kez ondan hediye kabul ettiği halde, bu özel bir durum olduğu için Ebu Bekir (r.a.) hediye etmekte ısrar etmedi. Bu durum Rasul’ün hicretiydi, Allah rızası için yurdundan tüm bağlarını koparmasıydı. Bu nedenle hicret, yani yaptığı fedakarlık, sadece kendisinin olmalı ve başkalarıyla paylaşılmamalıydı. Bu olayın bir parçası olduğu için binek de kendisinin olmalıydı. Hicret ettiği sırada aldığı devenin adı Kesva' idi ve o günden sonra en sevdiği devesi olarak kaldı.  Rehberleri onları Mekke'den biraz doğuya, biraz güney'e doğru götürdü, sonunda Kızıl Deniz'e ulaştı...

Kitap Limanı kanalı hk

Resim
Kıymetli dostlar, WhatsApp kanalına dilerseniz  buradan  dahil olabilirsiniz. msaliheroglu

Kokoro

Resim
Kokoronun en basit çevirisi "kalp"tir fakat Japoncada shinzo olan fiziki kalp organından ayrı olan kokoro, insanın ruhani tarafını temsil eder. (s. 47) Kokoro bilinçli kalptir, içkin bilgeliğimizi aktarır ve hissedilen dürtüler şeklinde dünyaya tepki verir. (s. 47) Kokoro, ruhun bilincine ve en derin bilgeliğimize erişmek için bir mekanizmadır. (s. 47) Japonya'nın en popüler sözlüğü Köijen'de, kokoronun uzun tanımlar listesine "insanın ruhani eylemlerinin kökeni veya bu eylemlerin kendisi" tanımıyla başlanır. (s. 48) Ayrıca bir şeyin merkezi, özü veya çekirdeği anlamına da gelebilir. Güzelliği görme, güzelliğe tepki verme ve onu yaratma şeklimizdir. (s. 48) Kalp farkındalığına sahip olmak, ana konsantre olmak, belli bir durumda ne hissettiğimize odaklanmak ve oradan karşılık vermektir. Burada doğrudan gözlem ve mantıksal düşünce kenara çekilir ve dünyaya dair hissedilen bir duygu öne geçer ve anlatı düşüp gider. (s. 51)  Gününüze kalp farkındalığıyla yaklaşm...

Bir Testi Su

Resim
Esas mevzu, "Şems Mevlana'ya ne verdi? Ne öğretti?" sorularının cevabıdır. Bu da, Şems'in O'na aklın esaretinden kurtulmanın yollarını öğretmesidir. Çünkü aklın hududu muayyendir. Arkası cinnettir. Gönlün hududu ise, sonsuzdur. Teskîn noktası da fena-fillahdır.  Şems, Celaleddîn-i Rümî'ye kendi özünü, sahip olduğu değerleri tanıtarak ayağındaki zincirleri kopardı. Çünkü Mevlana uçmaya hazır bir kartaldı. Şems, O'nun ayağındaki bu bağları çözdü. O'na gönül penceresinden öteleri gösterdi.  Bundan sonra Hazret-i Mevlana, ışık etrafındaki pervaneler gibi Şems'teki tecellînin cazibesine kapılarak yanmaya başladı. (s. 24) Mesnevi Bahçesinden Bir Testi Su Osman Nuri Topbaş

Tasavvuf - Kısa Bir Giriş

Resim
Bin yıldan daha fazla bir süre önce, doğu İran’ın Buşenc kentinde doğmuş Ahmed oğlu Ali adında bir şeyh, “Tasavvufun” mahiyeti konusunda çok az kimsenin belli bir fikre sahip olduğundan yakmıyordu. “Bugün” diyordu o, Arapça olarak, “Tasavvuf gerçekliği olmayan bir isimdir; ama eskiden isimsiz bir gerçeklikti.” Bugünlerde Batı’da, bu isim (Sufism) daha iyi bilinmeye başladı; ama gerçekliği, İslam dünyasında olduğundan daha da mübhem hale geldi. İsim yararlı bir etikettir; ama gerçeklik tanımlarda, tasvirlerde ve kitaplarda bulunmaz. (s. 35) Güzel olanı yapmayı kendi özel iş ve ilgi alanları olarak alanlar sufilerdir. (s. 41) Vahye dayalı hidayet olmadığında, insanlar kendilerini hakikatten perdeleyen gerçekdışı şeylere kaptırarak, cehalet ve yanılsama içinde bocalarlar. (s. 56) Tasavvuf - Kısa Bir Giriş William Chittick

Tasavvufa Giriş

Resim
Hayatın manasını düşünmeden yaşamaya kodlanan modern insanın anlamsızlığı, gayesizliği bazı çıkar çevrelerinin istediği bir müşteri tipini meydana getirdi. Maneviyatı merkeze alan insan, modern-kapitalist tüketim anlayışı çarkının içine âdeta bir çivi sokar. Maneviyat, tüketim çarkına girmeyen bir insan modeli çıkarır ortaya. Hayatın anlamını nesnelerde değil kendisinde arayan insanlardır bunlar. Kendisine asli ve değişmez olanın zevki tattırılmadığı sürece insan, bozulan ve her gün değişen şeylere bağımlılığını arttıran bu çark içerisinde öğütülmeye devam etmektedir. Psikolojik olarak sıkıntıdadır çağdaş insan. "Kalpleri ancak O'nu anmak tatmin eder" yasası durmadan çiğnenmektedir çünkü. Modern insana, sahip olduğu şeyle anlam veriliyor; "Sen, neye sahipsen osun" deniliyor. Oysa geleneksel anlamda kişiyi insan yapan, sahip olduğu bilgilerle ne kadar tekâmül ettiğidir, neyin peşinde olduğudur. Mevlâna "Ne arıyorsan osun sen" der. (s. 10)  Allah’ın isim...

Alice Harikalar Diyarında

Resim
Alice içinden ve konuşmaya devam etti: "Lütfen bana hangi yolu izlemem gerektiğini söyler misiniz?" "Bu, nereye gitmek istediğine göre değişir," dedi Kedi. "Aslında nereye gittiğim pek umurumda değil..." dedi Alice. "O zaman hangi yolu izlersen izle, fark etmez," dedi Kedi. (s. 40) Alice Harikalar Diyarında Lewis Carroll Çev: Sinan Ezber Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlar

Gönül

Resim
Natsume Soseki'nin Gönül romanı, modernleşmenin yol açtığı yalnızlık ve ahlaki bunalımları, Sensei'nin trajedisi üzerinden anlatıyor. *** Özgürlük, bağımsızlık ve bencillikle dolu bu devirde doğmanın bedelini yalnızlıkla ödüyoruz. (s. 48) Zeki olduğunu muhatabına kabul ettirip bunu gurur vesilesi yapacak kadar modern değildi hanımefendi. İnsan gönlünün daha derinlerinde yatan bir şeyleri önemsiyor gibi görünüyordu. (s. 54) Sen şimdi akrabalarının arasında 'Özellikle kötüdür diyeceğim biri yok gibi" dedin, değil mi? Sen cidden dünyada 'kötü insan' diye bir tip olduğunu mu sanıyorsun? Dünyada böyle kalıba sokabileceğin 'kötü insan' diye bir şeyin olması mümkün değil. Normal zamanlarda herkes 'iyi insan'dır. En azından hepsi 'normal insan'dır. Gelgelelim bıçak kemiğe dayandığında bir anda 'kötü insan'a dönüşmeleri işin korkunç tarafı. Bu yüzden temkini elden bırakamayız." (s. 89) Yatarken kendi geçmişimi düşündüm. Geleceğimi ha...

Aradığın Şey Kütüphanede Saklı

Resim
  Sağduyusu ve vizyonu yüksek bir kütüphanecinin kitaplar vasıtasıyla yönlendirdiği insanlar ve bu insanların güzelleşen hayatları... “Aradığın Şey Kütüphanede Saklı” kitabı 5 öykü/hayat ekseninde bir roman. Akıcı üslubu ile zevkle okunacak bir kitap. Kitaptan altını çizdiğim satırlardan bir kısmı: Ne olacağını asla bilemeyeceğimiz bir dünyada, şu an elimden gelen neyse onu yapıyorum. (s. 30).  "Bir gün dükkan açmak istiyorum. Bir antika dükkanı.” "Bir gün." Komaçi Hanım, sadece bu kısmı tekrar etti. Düz bir şekilde söylemişti ama aceleyle bir bahane bulmam gerekiyor gibi hissettim.  "Hayır, yani, işimi hemen bırakamam. Bir dükkan açabilecek kadar büyük bir meblağı öyle kolayca toplayamam. Bir gün yapacağımı söyleyip dursam da en sonunda bir hayal olarak kalır belki de.” "Hayal olarak kalacak demek." Komaçi Hanım başını hafifçe eğdi. "Bir gün dediğin sürece, o hayalin asla sonu gelmeyecek. Güzel bir hayal olarak sonsuza dek sürecek. Gerçekleşmeyecek b...

Bir Sürgünün Anıları

Resim
Üzerinde yaşayanların hepsinin güldükleri, gülüştükleri bir dünyaya içimde sonsuz bir özlem var. Yaşamımı kendi gücümce böyle bir işe harcamaktan sevinç duyuyorum. (s. 11) Düşmek, insanları en kolay, en çok güldüren bir harekettir. Nerden, nasıl olursa olsun, düşen insanlara gülünür. Bu yüzden sirk palyaçoları ikidebir düşer düşer yuvarlanırlar. Düşen insanın mevkisi, kişiliği, kudreti büyük, yüce oldukça, gülünçlüğü de artar. Herhangi bir insan düşerse, şöyle bir güler geçeriz. Üniformaları içinde, tören askerleri önünden haşmetle geçen bir kral düşerse, gülmekten kırılırız. Bu bir genel kuraldır ama, ben düşen insanlara hiç gülmedim. Onlara hep acıdım. Ama kendim düştüğüm zaman, gülmekten bitürlü yerden kalkamam. (s. 28) Bir yazar, yazıları yüzünden sürgün edilmişse, sürgün edildiği ilde bir okurunun kendisine el uzatmasını, o yazarın duygularını ne desem anlatamam.  (s. 75) Edebiyatta, kelimelerin duyguları anlatmakta yetersiz kaldığı çok söylenmiştir. Ben onun gerçekten sıcak a...

İnsanlığımı Yitirirken

Resim
İnsanlığımı Yitirirken, bu kadar hüzünlenerek okuduğum nadir kitaplardan biridir sanırım. Değerlerin yitimi ve insanlık karşısında savruluşun hazin bir hikayesi. Yazarı Osamu Dazai’nin hayatından da kesitler yer alıyormuş kitapta. Nitekim Dazai de yaşamını intihar ederek sonlandırmış. Paylaştığım satırlar kitabın kahramanının ruh halini anlamak için izler taşıyor: Ben küçükken babamın mensup olduğu siyasi partiden ünlü bir sima kasabamıza konuşma yapmaya gelmişti. Dinlemek için uşaklarımızla birlikte tiyatro salonuna gitmiştim. Salon tıklım tıklımdı. Babamı, tüm ahbapları dahil neredeyse tüm kasaba halkı avuçları patlarcasına alkışlıyordu. Ama gece bittikten sonra, dinleyiciler geç vakit karlı yolda üçerli beşerli gruplar halinde evlerine dönerken konuşmayla ilgili ağır laflar ediyorlardı. Aralarında babamın ahbapları da vardı. Açılış konuşmasını beceriksizce yaptığı, şu ünlü siyasetçinin ne demek istediğinin anlaşılmadığı... Babamın "yoldaşları" öfkeli ses tonlarıyla konuşuy...

Kitaplar Her Durumda Yol Açma Gücü Sağlar

Resim
 

Wabi Sabi (Kusurdaki Bilgelik)

Resim
Japonya'da bir Zen manastırının bahçesinden sorumlu keşişin tuhaf bir alışkanlığı olduğu söylenir. Taş yola düşen güz yapraklarını süpürürken bir yaprağı yerde bırakıp evine öyle girermiş. Peki neden böyle yaparmış? Her şeyden önce ağaçlar kısa süre sonra yolu daha fazla sararmış yaprakla donatacaktır. Bir diğer sebep ise Japon güzellik idealinin mükemmellik, tekdüzelik ve tam simetri değil, doğallık arayışında olmasıdır: bir Zen manastırının boş bahçesine düşen bir yaprağın taşıdığı güzellik. Japon kültürünün ayırt edici özelliklerinden biri de kendine özgü güzellik anlayışıdır. Bir Batılı hatta bir Çinli için en güzel fincan; biçimi kusursuz, kenarları mükemmel, yüzeyi pürüzsüz ve -varsa süslemeleri hatasız ve birbirinin aynı olan fincandır. Ancak Japonya'da en değerli ve en pahalı fincan kusurları olan fincandır zira bu onu benzersiz kılar. Zedelenmiş, üzerine kumtaşı taneleri yapışmış , hatta çatlamış ve kitabın ilerleyen bölümlerinde bahsedeceğimiz kintsugi sanatıyla onarı...