Kayıtlar

2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gönül

Resim
Natsume Soseki'nin Gönül romanı, modernleşmenin yol açtığı yalnızlık ve ahlaki bunalımları, Sensei'nin trajedisi üzerinden anlatıyor. *** Özgürlük, bağımsızlık ve bencillikle dolu bu devirde doğmanın bedelini yalnızlıkla ödüyoruz. (s. 48) Zeki olduğunu muhatabına kabul ettirip bunu gurur vesilesi yapacak kadar modern değildi hanımefendi. İnsan gönlünün daha derinlerinde yatan bir şeyleri önemsiyor gibi görünüyordu. (s. 54) Sen şimdi akrabalarının arasında 'Özellikle kötüdür diyeceğim biri yok gibi" dedin, değil mi? Sen cidden dünyada 'kötü insan' diye bir tip olduğunu mu sanıyorsun? Dünyada böyle kalıba sokabileceğin 'kötü insan' diye bir şeyin olması mümkün değil. Normal zamanlarda herkes 'iyi insan'dır. En azından hepsi 'normal insan'dır. Gelgelelim bıçak kemiğe dayandığında bir anda 'kötü insan'a dönüşmeleri işin korkunç tarafı. Bu yüzden temkini elden bırakamayız." (s. 89) Yatarken kendi geçmişimi düşündüm. Geleceğimi ha...

Aradığın Şey Kütüphanede Saklı

Resim
  Sağduyusu ve vizyonu yüksek bir kütüphanecinin kitaplar vasıtasıyla yönlendirdiği insanlar ve bu insanların güzelleşen hayatları... “Aradığın Şey Kütüphanede Saklı” kitabı 5 öykü/hayat ekseninde bir roman. Akıcı üslubu ile zevkle okunacak bir kitap. Kitaptan altını çizdiğim satırlardan bir kısmı: Ne olacağını asla bilemeyeceğimiz bir dünyada, şu an elimden gelen neyse onu yapıyorum. (s. 30).  "Bir gün dükkan açmak istiyorum. Bir antika dükkanı.” "Bir gün." Komaçi Hanım, sadece bu kısmı tekrar etti. Düz bir şekilde söylemişti ama aceleyle bir bahane bulmam gerekiyor gibi hissettim.  "Hayır, yani, işimi hemen bırakamam. Bir dükkan açabilecek kadar büyük bir meblağı öyle kolayca toplayamam. Bir gün yapacağımı söyleyip dursam da en sonunda bir hayal olarak kalır belki de.” "Hayal olarak kalacak demek." Komaçi Hanım başını hafifçe eğdi. "Bir gün dediğin sürece, o hayalin asla sonu gelmeyecek. Güzel bir hayal olarak sonsuza dek sürecek. Gerçekleşmeyecek b...

Bir Sürgünün Anıları

Resim
Üzerinde yaşayanların hepsinin güldükleri, gülüştükleri bir dünyaya içimde sonsuz bir özlem var. Yaşamımı kendi gücümce böyle bir işe harcamaktan sevinç duyuyorum. (s. 11) Düşmek, insanları en kolay, en çok güldüren bir harekettir. Nerden, nasıl olursa olsun, düşen insanlara gülünür. Bu yüzden sirk palyaçoları ikidebir düşer düşer yuvarlanırlar. Düşen insanın mevkisi, kişiliği, kudreti büyük, yüce oldukça, gülünçlüğü de artar. Herhangi bir insan düşerse, şöyle bir güler geçeriz. Üniformaları içinde, tören askerleri önünden haşmetle geçen bir kral düşerse, gülmekten kırılırız. Bu bir genel kuraldır ama, ben düşen insanlara hiç gülmedim. Onlara hep acıdım. Ama kendim düştüğüm zaman, gülmekten bitürlü yerden kalkamam. (s. 28) Bir yazar, yazıları yüzünden sürgün edilmişse, sürgün edildiği ilde bir okurunun kendisine el uzatmasını, o yazarın duygularını ne desem anlatamam.  (s. 75) Edebiyatta, kelimelerin duyguları anlatmakta yetersiz kaldığı çok söylenmiştir. Ben onun gerçekten sıcak a...

İnsanlığımı Yitirirken

Resim
İnsanlığımı Yitirirken, bu kadar hüzünlenerek okuduğum nadir kitaplardan biridir sanırım. Değerlerin yitimi ve insanlık karşısında savruluşun hazin bir hikayesi. Yazarı Osamu Dazai’nin hayatından da kesitler yer alıyormuş kitapta. Nitekim Dazai de yaşamını intihar ederek sonlandırmış. Paylaştığım satırlar kitabın kahramanının ruh halini anlamak için izler taşıyor: Ben küçükken babamın mensup olduğu siyasi partiden ünlü bir sima kasabamıza konuşma yapmaya gelmişti. Dinlemek için uşaklarımızla birlikte tiyatro salonuna gitmiştim. Salon tıklım tıklımdı. Babamı, tüm ahbapları dahil neredeyse tüm kasaba halkı avuçları patlarcasına alkışlıyordu. Ama gece bittikten sonra, dinleyiciler geç vakit karlı yolda üçerli beşerli gruplar halinde evlerine dönerken konuşmayla ilgili ağır laflar ediyorlardı. Aralarında babamın ahbapları da vardı. Açılış konuşmasını beceriksizce yaptığı, şu ünlü siyasetçinin ne demek istediğinin anlaşılmadığı... Babamın "yoldaşları" öfkeli ses tonlarıyla konuşuy...

Kitaplar Her Durumda Yol Açma Gücü Sağlar

Resim
 

Wabi Sabi (Kusurdaki Bilgelik)

Resim
Japonya'da bir Zen manastırının bahçesinden sorumlu keşişin tuhaf bir alışkanlığı olduğu söylenir. Taş yola düşen güz yapraklarını süpürürken bir yaprağı yerde bırakıp evine öyle girermiş. Peki neden böyle yaparmış? Her şeyden önce ağaçlar kısa süre sonra yolu daha fazla sararmış yaprakla donatacaktır. Bir diğer sebep ise Japon güzellik idealinin mükemmellik, tekdüzelik ve tam simetri değil, doğallık arayışında olmasıdır: bir Zen manastırının boş bahçesine düşen bir yaprağın taşıdığı güzellik. Japon kültürünün ayırt edici özelliklerinden biri de kendine özgü güzellik anlayışıdır. Bir Batılı hatta bir Çinli için en güzel fincan; biçimi kusursuz, kenarları mükemmel, yüzeyi pürüzsüz ve -varsa süslemeleri hatasız ve birbirinin aynı olan fincandır. Ancak Japonya'da en değerli ve en pahalı fincan kusurları olan fincandır zira bu onu benzersiz kılar. Zedelenmiş, üzerine kumtaşı taneleri yapışmış , hatta çatlamış ve kitabın ilerleyen bölümlerinde bahsedeceğimiz kintsugi sanatıyla onarı...

Hyunam-Dong Kitabevi

Resim
Yeni açılan bir kitabevinin etrafında şekillenen hayatlar, anlam arayışları… Sade ve akıcı bir üslupla yazılmış. Kore edebiyatından okuduğum ilk eser. * * * “Kitapta sevdiğim nokta, kitap okumanın bir başarı olmadığını düşündürmesiydi” dedi Youngju gülerek. “Doğru düşünmüşsünüz” diye gülerek yanıtladı Areum. “Kitap okumanın dünyaya bakışımızı genişlettiği söylenir ki bu da dünyayı daha iyi anlayabilmemizi sağlar, anlayışa sahip oldukça da güçleniriz. Güçlendiğimiz yönünü başarıyla bağdaştıran insanlar olsa da durum yalnızca güçlenmekle sınırlı değil; anlayış beraberinde acıyı da getirir. Kitaplar, kısıtlı deneyimlerimizle hiç görmediğgimiz bir dünyanın barındırdığı acılarla çevrelenmiştir. Bir başka deyişle, eskiden farkında olmadığımız ıstıraplarla karşı karşıya kalırız. Bir başkasının kederini derinden hissederken sadece kendi başarınmız ve mutluluğumuzun peşinden koşmak zorlaşır. Bu yüzden kitap okumanın, aksine bizleri bahsedilen o başarıdan uzaklaştırdığı kanaatindeyim. Kitaplar b...

Kitap Limanı kanalı hk

Resim
Kıymetli dostlar, kitaplardan altını çizdiğim satırları paylaştığım bir kanal açtım WhatsApp'ta. İlgilenenler için buradan  dahil olabilirler. msaliheroglu

Satranç Ustası Don Sandalio’nun Romanı

Resim
Stefan Zweig’ın satranç romanındaki gibi bir performans beklemiştim kurgu açısından ama öyle olmadı. Benzer beklentiler ile okuma düşüncesi olan var ise önbilgi vermiş olayım.  *** İyi ve kendine güvenen bir oyuncu, tartışmıyor ve yerinden oynattığı taşı bir daha kesinlikle geri almıyor; sadece "şah!" dediği duyuluyor. Geçen gün sana yazdığım gibi ibadet eder gibi oynuyor. Yok, şu daha doğru bir ifade olur: sessiz bir dinsel müzik yaratıyormuş gibi oynuyor. Müzikal bir oyun onunki. Arp çalar gibi dokunuyor taşlara. Onu seyrederken şöyle bir izlenime kapılıyorum: sanki üstündeki süvarisiyle at kişnemiyor -kesinlikle!- şah diyeceği zaman müzikal bir biçimde nefes alıp veriyor. Kanatlı bir at gibi. Bir Pegasus. Daha doğrusu satranç tahtasının üstündeki Don Kişot'un atı Rocinante, ağaçtan yapılmış bir Rocinante... Ve satranç tahtası üstüne nasıl konuyor! Zıplamıyor, uçuyor. Ya veziri oynattığında? Kesinlikle ve katıksız bir müzik! (s. 24) Ama bu satranç ustasının, öldükten so...