Çay Kitabı
Çay seremonisi, gündelik hayatın sıradan işlerinde bile var olan güzelliği ve değerleri görmek üzerine kuruludur. Saflığı ve uyumu, karşılıklı sevginin gizemini, sosyal düzende var olan romantizmi sabırla insanlara öğretmeyi amaçlar. Çay seremonisinin özü, kusurlarımızla barışmak, imkansızlarla dolu dünyadaki hataları düzeltmek için çaba sarf etmemiz, hayat adım verdiğimiz anlaşılması güç süreçte çabalarımızdan sonuç almamız için nazik bir girişime başvurmaktır. (s. 11)
Sadece bardağa koyup içtiğimiz sıvıdan ibaret değildir çay; bir sanat eseridir. Bir tabloyu mükemmelleştirenin ressam olduğu gibi çay da mükemmelliğinin ortaya çıkması için bir ustaya ihtiyaç duyar. Nasıl iyi ve kötü tablolar varsa çayın da iyisi ve kötüsü vardır. (s. 25)
Taoistler, çayın ölümsüzlük iksiri için en önemli bileşen oldugunu iddia etmişlerdir. Budistler ise çayı uzun süren meditasyonlardan sonra uyuşukluk hallerini üstlerinden atmak için kullanmışlardır. (s. 27)
Çay öyle bir içecektir ki Tang şairi Lu Tong, çay hakkında şu sözleri söylemiştir:
"İlk fincanımda dudakların ve boğazım ıslanır, ikinci fincanımda yalnızlığımın zincirleri kırılır, üçüncüsü ise iç organlarımı canlandırmak için vücudumda gezinir ve orada 5.000 lanetli karakterle yazılmış bir parşömenle karşılaşır. Dördüncü fincan hafif terletirken bütün kötülükleri gözeneklerimin her birinden çıkarır. Beşinci fincanım beni her şeyden arındırır. Altıncı ise ölümsüzlerin olduğu diyara gezintiye götürmek için gelir. Yedinci fincan ise... Ah, ne yazık ki daha fazla içebileceğimi sanmıyorum. Kollarımı okşayab serin bir esinti var. Japon bahçelerinin erişilmez adası Horaisan ne taraftaydı? Bu tatlı esinti ile atımı orada sürmeliyim!" (s. 31)
Su Dongpo çayın saflığını ve masumiyetini anlatırken “Çay, erdem sahibi bir insan gibidir. Hakiki erdem sahibi olan insanları lekeleyemezsiniz.” (s. 33)
Tao’nun anlamı “yol”, “patika”dır. (s. 38)
Erkekler ve kadınlar, neden kendi reklamlarını yapmayı bu denli seviyorlar ki? Kölelikten kalma bir alışkanlık olarak mı devam ediyor bu? (s. 42)
Lao Tzu, eğer herkes birliği korumak için elinden geleni yaparsa hayat denen tiyatronun daha eğlenceli olacağını savunmuştur. Hayat oyununda başarılı olmanın sırrı herkese eşit davranmak ve kimsenin hakkına girmemekten geçer. Bu oyunu düzgünce oynayabilmek için hikayeyi çok iyi bilmek gerekir. Kendini düşünmeden önce hikayeye dahil olan herkesi düşünmek gerekir.
Lao Tzu bunu "boşluk" metaforuyla açıklar; gerçeği yalnızca boşlukta görebildiğimizi söyler.
Örneğin bir odanın gerçekliği duvarların veya çatının kendisinde değil de duvarlar ve çatıyla çevrilmiş boşluktadır. Sürahinin kullanışlı olmasının sebebi sürahinin üretildiği madde değil, içerisinde suyun girebileceği boşluğun olmasıdır. Boşluğun gücü, her şeyi barındırmasından gelir. İnsan kendini herkesin girebileceği boşluğa dönüştürürse, her durumun üstesinden gelebilir. (s. 44)
Arasında boşluklar olan sanat eserinin öyle güçlü bir çekiciliği vardır ki, onun bir parçası haline gelir. Boşluk, insanların estetik duygularını zirveye çıkarmak ve insanları tatmin etmek için hazır bekliyor. (s. 45)
Altıncı Patrik Eno bir keresinde, iki rahibin rüzgarda çırpınan bir kulede pankart benzeri bir bezin üzerinde yazan bir söz üzerine tartıştığını gördü. Biri sancağın, diğeri ise rüzgarın hareket ettiğini söylüyordu. Ama Eno onlara, "Bu ne rüzgarın ne de sancağın hareketi; bu sadece kendi kalplerinde olandır," dedi. (s. 48)
Bir çay odası (sukiya) sadece küçük bir evdir, sazdan bir kulübeden başka bir şey değildir. Sukiyanın orijinal anlamı "favori evidir. Daha sonra, çeşitli ustalar fikirlerine göre çeşitli kanjileri çay odasının yerine koymuş ve sukiya kelimesi aynı zamanda "boş ev" veya "düzen evi" anlamına da gelmiştir.
Şiir için geçici bir mesken olduğundan favori evdir. Şu an için "boş ev" çünkü belirli estetik ihtiyaçlar dışında tüm süslemelerden yoksun. "Kusurluğa tapınmaya adanmış" bir "düzen evi"dir. Çünkü kasıtlı olarak bir şeyi yarım bırakır ve hayal güçleri ile evleri tamamlarlar. Çay seremonisinin idealleri on altıncı yüzyıldan bu yana mimarimizi o kadar etkilemiştir ki, bugün sıradan bir Japon evinin iç dekorasyonu çok basit olduğundan, dışarıdan bakanlara neredeyse hiç ilgi çekici gelmemektedir. (s. 51-52)
Çay odaları çok göz önünde bulunmayan odalardır; Japonya'daki en dar evden bile daha dardır. Yapımında kullanılan malzemeler yoksulluğu çağrıştıracak şekillerde yapılır. Ancak tüm bunların derin bir sanatsal düşüncenin sonucu olduğu ve her detayın, güzel bir saray-tapınak inşa etmekten daha büyük bir titizlikle işlendiği unutulmamalıdır. İyi bir çay odası, işçiliğinin yanı sıra malzeme seçimi de büyük özen ve hassasiyet gerektirdiğinden, sıradan bir konaktan daha pahalıdır. Çay seremonisinin ustalarının çalıştırdığı marangozlar, aslında zanaatkarlar arasında özel ve çok saygın bir sınıftandır. İşleri, cilalı bir mobilya üreticisininki kadar ayrıntılıdır. (s. 53)
Ev sahibi, bütün konukları yerlerine geçtiğinde ve oda tamamen sessizleştiğinde çay odasına girer. Ev sahibi odaya girerken oda o denli sessiz olur ki, duyulan tek ses çay suyunun kaynaması olur. (s. 57)
Çay ustaları tarafindan dikkat edilen temizlik fîkrini en iyi açıklayan, Rikyu'nun hikayesidir. Rikyu, oğlu Shoan'a toprağı temizlemesini ve sulamasını söyledi. Shoan, babasının dediğini yaparken Rikyu oğlunu izledi. Shoan temizliği bitirdiğinde Rikyu oğluna bunun yeterli olmadığını söyleyerek, tekrar yapmasını emretti.
Shoan, isteksizce bir saat daha toprağı temizledikten sonra Rikyu'ya dönerek "Baba, yapacak hiçbir şey kalmadı. Bahçedeki taşları üç kez yıkadım, taş fenerleri ve ağaçları iyice suladım. Yosunları yemyeşil olacak şekilde parlattım. Yerde ne bir dal ne de bir yaprak kaldı." dedi.
Çay ustası da oğluna dönerek onu "Ah sevgili oğlum! Açık bir tarlayı böyle temizleyemezsin!" diye azarladı. Ardından bahçenin ortasında durdu ve bir ağacı salladı. Tüm bahçe sonbahar yaprakları ile kaplandı. Rikyu’nun aradığı şey temizlik değil, güzellik ve doğaydı. (s. 58-59)
Bugün Japonya’da Batı tarzı mimarinin düşüncesiz taklidini gördüğümde gözyaşlarımı tutamıyorum. (s. 60)
Farklı müzik parçalarını aynı anda dinleyemezsiniz, çünkü güzelliğin doğru anlaşılması ancak dikkatinizi merkezî bir noktaya odaklamanızla elde edilebilir. (s. 61)
Taoizm ve Zen keşişleri için "mükemmellik" kavramı oldukça farklıydı. Felsefelerinin doğası gereği mükemmelliğm sürecini vurguladılar. Gerçek güzelliği ancak kalplerindeki kusuru mükemmelleştirenler bulabilirler. Yaşam ve sanatın gücü, kendini geliştirmenin altında yatan bir unsurdur. Çay odasına gelen her misafir, kendisiyle ilgili olan etkileşimi tamamlamak için kendisi ve zihni ile baş başa bırakılır. Zen düşünce tarzı popüler bir düşünce biçimi haline geldiğinden beri, Uzak Doğu sanatı simetriden özellikle kaçınmıştır, çünkü sadece mükemmelliği değil, aynı zamanda sürekli tekrarlayanları da ifade etmektedir. Tasarımın tekdüze olmasmın hayal gücünün tüm canlılığmı yok ettiği düşünülmektedir. Bu nedenle resimlerinin konuşu olarak insanlardan ziyade manzaraları, çiçekleri ve kuşları kullanmayı tercih ettiler. Bu, kişinin gerçekten kendisini görmelerini istemelerindendi. (s. 62-63)
Her şeyi kategorize ediyor ve bunlardan zevk almayı unutuyor ya da az zevk alıyoruz. Sözde bilimsel yöntemin sergilenmesi uğruna estetik yöntemin feda edilmesi bugüne kadar pek çok müzenin zehri olmuştur. (s. 74)
Herkesin kendini düşündüğü bu yüzyılda yeni nesle nasıl bir ilham kaynağı sunabiliriz? (s. 74)
Bizim için doğru kelime ise “açlık”tır. Kendi dertlerimizden başka hiçbir şey kutsal değildir. (s. 76)
Neden yaşamı hoş karşılarken, ölümü hoş karşılayamazsın ki? (s. 83)
Kabul edebilecek bir yüreğe sahipseniz, dünyadaki bütün güzellikleri fark edebilirsiniz. (s. 91)
Güzel bir ölüme sahip olabilecekler, yalnızca güzellikle dost gibi yaşayanlardır. (s. 94)
Çay Kitabı
Okakura Kakuzo

Yorumlar