Batı’da İbn Arabi Sevgisi
İbn
Arabi Derneği Yöneticileri ve Batılı İlim Adamları ile…
Batı’da
İbn Arabi Sevgisi
Avrupa ülkelerinde tasavvufa karşı büyük
bir ilgi var. Çesitli dernek ve kuruluşlar gerek irşad gerekse fikri
faaliyetlerde bulunuyorlar. Bunlardan birisi de İbn Arabi Society (derneği).
Söz konusu dernek İbn Arabi’nin eserlerinin Avrupa dillerine çevrilmesi ve onun
görüşlerinin büyük kitlelere ulasmasi için faaliyet gösteriyor. 5-6 Nisan
tarihlerinde, Oxford kentinde (Ingiltere) "İbn Arabi’nin düşüncesinde
Hamd" konulu bir konferans düzenlediler. Burada tanışmış olduğumuz dernek
başkanından "İbn Arabi Derneği"ni bize tanıtmalarını istedik.
Derneği, faaliyetlerini ve kuruluş
gayesini şimdi dernek başkanından dinleyelim.
— Efendim, bize kendinizi kısaca tanıtır
mısınız?
— İsmim Mr. Granvil Collins, Muhyiddin
İbn Arabi Derneği’nin başkanıyım.
— Derneğinizin kurulmasi nasıl oldu?
— Esasında derneğimizin kuruluşu bir
ihtiyacın sonucu oldu. İngiltere’de İbn Arabi’nin eserlerinden tercüme edilmiş
olanlarını okumaya ve anlamaya çalişan bir grup insan vardı. Ve bunlar İbn
Arabi hakkinda daha fazla şeyler ögrenmek istiyorlardi. Ne var ki önlerinde dil
baraji vardı. Bu amaçla Seyh’in kitablarına daha kolay ulaşmak isteyen
arkadaşlarımız ihtiyaca binaen bu derneği 1977 yılında kurdu.
— Ne tür faaliyetler yapıyorsunuz?
— Yapmakta oldugumuz faaliyetler şu
sekilde; yılda birkez Oxford’da "İbn Arabi Sempozyumu" düzenliyoruz.
Dünyanın birçok yerlerinden insanlar gelip Ibn Arabi’nin çesitli yönleri
üzerinde değişik konuşmalar yaparlar. Her yıl değişik bir konu işlenir. Meselâ
bu yılın konusu "Hamd"dir. Ayrıca her yıl Amerika’da San Francisco
kentinde de İbn Arabi üzerine bir sempozyum düzenlenmektedir. Amerika’daki bu
şubemizin yanında şu anda derneğimiz İspanya’da da bir şube açmak üzeredir.
İspanya’da da İbn Arabi’nin eserlerine karşı büyük bir ilgi vardir. Bilindiği
üzere İbn Arabi İspanya’da doğmuştur ve İspanyollar Şu anda kültürlerinin
derinliklerini arastirmaya başlamışlardır.
— İbn Arabi (hz.)nin düşüncesinde sizi
cezbeden nedir?
— İbn Arabi’nin düşüncesi milliyetçi bir
düşünce olmayıp son derece evrenseldir. Onun Arapla, Türkle, Avrupayla kısaca
herhangi bir milliyetle özel bir ilişkişi yoktur. O evrensel bir düşünce
sistemi kuran en büyük düşünürlerden biridir. Onun eserleri bütün detaylari ile
bizim ne olduğumuz, nereden gelip nereye gittiğimiz gibi evrensel sorulara cevap
vermektedir. İnsanın insanla, Rabbiyle ve evren ile ilgisini açıklamaktadır.
— O zaman İbn Arabi (hz.)nin eserleri
özel durumlardaki özel sorunlardan ziyade evrensel sorunlara cevap vermektedir
diyebilir miyiz?
— Evet o evrensel sorunlara cevap vermektedir
ve işin ilginç yanı onun söylediklerinin tümü Kur’an’dan ve Sünnet’ten
temellenmekte olup kendine ait muğlak fikirler değildir.
— Derneğinizin üyelerinin konumu,
milliyetleri ve amaçları hakkında bizi aydınlatır mısınız?
— 45 ülkeden üyelerimiz olup, bunlardan
bazıları akademisyen, bazıları da İbn Arabi’ye sevgi besleyen kişilerdir. Bu
üyelerimiz, değişik millet, ırk ve dinlerden gelmektedir. Bu sebeble
derneğimizin herhangi kısıtlayıcı bir şartı olmayıp İbn Arabi’ye ilgi duyan
herkes üyemiz olabilir.
— İbn Arabi kütüphanenizin olduğunu
biliyoruz, kütüphane hakkında bilgi verebilir misiniz?
— Bilindiği üzere, yeryüzünde, İbn
Arabi’nin kitaplarını ihtiva eden en zengin kütüphane Süleymaniye
Kütüphanesi’dir. Orada her türlü eserini bulmak mümkün. Biz bu eserlerin
mikrofilmini aliyoruz. Ayrica Ingilizce, Almanca ve Fransızca olmak üzere onun
eserleri ile ilgili gerek terceme ve gerekse de arastırmaları yayınlıyoruz.
Bazen de dostumuz olan bazı kütüphaneciler bazı eserlerin fotokopilerini bize
gönderiyor. Şu anda bir kütüphaneci atamış olup, kısa zamanda kütüphanemizi
daha da zenginleştirmeyi planlıyoruz.
— Derneğinizin yayınladigi dergi ile
ilgili bilgi alabilir miyiz?
— Derneğimizin yılda iki kez çıkan bir
dergisi de vardır. Burada İbn Arabi ile ilgili ilmi makale ve kitab baskılari
vardır. Baskısı yapılan kitapları derneğimizden temin etmek de mümkündür.
Ayrıca internette derneğimizin faaliyetlerini bildiren bir sayfamiz vardır bu
ingilizce olup yakında ispanyolca da olacaktır.
— İbn Arabi (hz.) ile ilgili kurs
düzenliyor musunuz?
— Hayır bu konuda kurslarımız yoktur.
Yalnız Iskoçya’da Beshara Okulu adında İbn Arabi’nin eserlerini okutan bir okul
bulunmaktadir, üyelerimizin bu okulla bir ilgisi olabilir ama biz dernek olarak
bağımsızız.
— Başka eklemek istediğiniz bir şey var
mı?
Herşeyden önce sempozyumumuza
katıldığınız için size teşekkür eder, Türk okurlara selamlarımı sunarım.
— Biz de verdiğiniz bilgiler için
teşekkür eder faaliyetlerinizde başarılar dileriz.
PROF.
GRILL’IN GÖRÜŞLERİ
Dernek başkanıyla yaptığımız bu mülakat
haricinde sempozyuma değişik ülkelerden katılan konuşmacılara da genelde
tasavvuf ve özelde İbn Arabi hakkinda fikirlerini sorduk. Bunlardan birincisi,
S. Arabistan, Suriye, Cezayir ve Mısır gibi ülkelerde araştırmalarda bulunan ve
şu anda Fransa’da Provence Üniversitesi’nde ögretim üyeliği yapan Prof. Denis
Grill.
— Sizce İbn Arabi (hz.) Avrupa kültürüne
nasıil bir mesaj vermektedir ki kendisi bu tür bir teveccühe mazhar olmuştur?
— Aslında İbn Arabi’ye gösterilen bu
büyük ilgiyi ben de merak etmiyor değilim. Bence bunun sebebi İbn Arabi’nin
eserlerinde başka müslüman yazarlarda bulunmayan birçok orijinal fikirler var.
Celaleddin Rumi de bu özelliğe sahip olduğu için o da Batı’da çok meşhurdu. İbn
Arabi’nin bence diğer önemli bir tarafı da o başka dinleri veya felsefeleri
incelerken önce onların müspet taraflarını ortaya koymuş, daha sonra
eleştirilebilecek yönlerini göstermiştir, yani olaylara pozitif (müspet) bir
yaklaşım göstermiştir. Meselâ o bir hatayı gösterirken bile bu hatada gerçek
payı ne olabilir diye düsünmüştür, daha açık bir örnekle şiilik hakkında
konuşurken bir yönden peygamber ve ailesine karşı duyulan sevgi sebebi ile
onlari takdir etmiş, daha sonra da sahabeye karşı besledikleri nefretten dolayı
onlari eleştirmiştir. Onun bu yönü diğer inanç sahiplerini cesaretlendirmiş ve
onu evrenselleştirmiştir.
— İbn Arabi (hz.)nin düşüncelerini onun
islâmî kimliğinden ayırarak ele almak ve bu sekilde bu fikirlerden istifade
etmek sizce mümkün mü?
— Entellektüel seviyede bu bence
mümkündür. Nasıl ki bir müslüman başka dinlere ait kitabları okuyup onlardan
istifade edebiliyorsa aynı durum gayr-i müslimler için de geçerlidir. Ancak
onun fikirlerini İslamsiz bir tasavvuf anlayışı olarak anlamak istersek bence
bu mümkün değildir ve İbn Arabi de buna herhalde razı olmazdı. Bu açık bir
meseledir. Zira İbn Arabi son derece müteserri bir insandır.
— Son soru olarak batıyı en çok etkileyen
İslam ilmi sizce nedir?
— Süphesiz ki bu sorunun cevabi çok
açıktır. Batı dünyasinda ençok etki gösteren islâmî saha tasavvuftur, bu da
tasavvufun hoşgörülü ve evrensel olmasına bağlıdır.
MICHEL
CHODKIEWICH’LE GÖRÜŞME
İkinci
olarak Fransız Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales araştırmalar
merkezinde direktörlük yapmiş (şu anda emekli olmuştur) ve İbn Arabi hakkında
çeşitli kitaplar yayınlamış olan Michel Chodkiewich’le görüştük. Chodkiewich’in
sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
— Sizce İbn Arabi (hz.) Islâm dünyasında
ve Avrupa’da ne derecede etkilidir?
— Ben 1973 yilinda Çin’e gitmistim, bu
yıllar Çin’de devrim yıllarıydı. Pekin’de 17. yy’dan kalma eski bir cami
açıktı. Caminin kütüphanesine girdiğimde gözüme çarpan ilk kitab İbn Arabi’nin
al-Futuhat al-Makkiyya adlı eserinin 4 ciltlik Mısır Bulak baskısı oldu. Bunun
sebebi bence İbn Arabi’nin dinin ve düşünce tarihinin bütün sorunlarıyla
ilgilenmiş olmasındandır ki bunlar ilâhi aşk, ruhi ilimlerin tümü, teolojik,
metafizik vb. Onun eserleri sanki Nuh aleyhisselam’in gemisi gibidir. Hemen
hemen her soruna onun eserlerinden bir cevap bulunabilir.
— Sizce Avrupa’da en etkin islâmî ilim
nedir?
— Bence bu tasavvuftur. Ne var ki fıkıh,
tefsir ve hadis ilimlerini anlamadan tasavvufu anlamak mümkün degildir. İbn
Arabi bütün bu ilimlerde son derece derin bir ilme sahipti. O uzun yıllar hadis
ilmi tahsil etmiş, fıkıh sorunları ile ilgili yüzlerce sayfa kitab yazmiştir.
Futuhat al-Makkiyya adlı eserinde ibadetlerle alakalı uzun bölümler vardır. Bu
sebeple bütün bu islâmî ilimleri bilmeden İbn Arabi’yi anlamak mümkün değildir.
Zira onun sözleri çogu zaman ya bir ayete veya bir hadise işaret etmektedir.
Aksi halde onun işaret ettiği birçok hakikat gözden kaçar, ben "An Ocean
without Shore" (Sahili bir Umman) kitabımda bu konu üzerinde önemle
durdum.
— İbn Arabi (hz.)nin felsefeyle sizce
ilgisi nedir?
— O kesinlikle bir filozof değildir,
tabii olarak zamanının felsefe terminolojisini kullanmış, ayrıca kelam, hadis
ve Kur’ânî terimleri kullanmaktan da geri kalmamıştır.
— Son olarak Islâm’in Avrupa’daki durumu
hakkında ne dersiniz?
— Bazen basında bütün Avrupa’nın Islâm’a
koştuğu gibi haberlere rastlanmaktadır, bence bu haberler biraz abartı, biraz
da beklenti ürünüdür. Islâm’a ve diğer dinlere ilgi duyanların bir çoğunu ben
"manevi yol turistleri" (Spiritual Tourists) olarak isimlendiriyorum.
Zira bu kimseler biraz o dinden biraz bu dinden alıp bir çorba yapıyorlar,
bunları pek ciddiye almamak lazim. Bence gerçek Avrupa müslümanları, Islâm’in
icaplarını yerine getiren ve islâmî terbiyeyi çocuklarına geçirebilen
kimselerdir.
— Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür
ediyorum.
PROF.
OLSSON’LA GÖRÜŞME
Son mülakatımız; Prof. Tord Olsson, Lund
Universitesi’nde (İsveç) Dinler Tarihi bolümünde hocalık yapmaktadır. Kendisi
Türkiye’de de bulunmuş olup Türkiye’deki tasavvufi hareketleri de yakından
bilmektedir. Sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
— Sizce İbn Arabi (hz.)nin Avrupa’da bu
derecede ilgi görmesinin sebebi nedir?
— Bence bunun en önemli sebebi onun
eserlerinin universal bir yapiya sahip olması ve Avrupa ilim adamlarının da
evrensel düşünce sistemlerine özel bir alâka duymalarındandır. Ikinci sebeb onun
entellektüelliğidir. Onun eserleri entellektüel açıdan çok gelişmşs zengin bir
yapıya sahiptir. İbn Arabi bu zengin düşünce sistemini açıklarken felsefeyi de
bir alet olarak kullanmıştır. Onun düşünce sistemi geçirmiş olduğu derin dini
tecrübenin ve zevkin kaleme dokülmüş şeklidir. Zamanının felsefi, psikolojik ve
astronomik terminolojisini mükemmel bir üslübla kullanması da Avrupa ilim
adamlarının dikkatini çekmiştir.
Diğer önemli bir husus da onun bir
tarikat kurmamış olmasıdır. Zira bu durumda görüşleri sadece onun yolunu takip
edenleri ilgilendirirdi. Tarikat kurmaması sebebiyle görüşleri bütün grublar
tarafından genelde kabul görmüştür. Zira tarîkat Islâm’in daha derin bir
şekilde yaşanması olup, bu ise, Avrupa ilim adamlari için uygulaması zor gelen
bir durum teşkil eder ve kafalarda Avrupa’nın Islâm’a karşı tarihsel olarak
beslediği önyargıları hatırlatırdı. (Bu önyargılar Islâm’ın orta çaga ait bir
din olması, savasçı bir din olması gibi hususlardır).
— İbn Arabi (hz.)nin islâmî kimliğini bir
tarafa bırakarak onun eserlerinden istifade etmek sizce ne derece mümkündür?
— Bu aslında şu anda Avrupa’lıların
yapmakta olduğu birşeydir. Binaenaleyh fiilen söylediğiniz durum
gerçeklesmiştir, bildiğiniz üzere İbn Arabi Derneği’nin üyelerinin bir çogu da
müslüman değildir.
Ibn Arabi’nin zengin düşünce yapisi bence
bu durumu mümkün kılmaktadır.
— Sizce İbn Arabi (hz.) bu duruma,
yaşasaydı razı olur muydu?
— Her ne kadar eserlerinde bu durumu
haklı çıkaracak sözler bulunmaktaysa da bu soruyu cevaplamak herhalde imkansız.
Yine de "ne olursan gel" çağrısında bulunan, Celaleddin Rumi gibi
onun düşünce sistemi de evrenseldir.
— Sizce Tasavvufun Avrupa’da etkili
olmasının sebepleri nelerdir?
— Daha önce de bahsettigimiz üzere
tasavvufun evrensel hikmetler taşıması yanında diğer önemli bir olay da büyük
sufilerin hemen büyük çogunluğunun ayrıca birer büyük şair olmalarıdır.
Tasavvufun bu edebi gücü ve zenginliği de batıdaki entellektüel beyinleri
cezbetmiş, o kadar ki, neredeyse tasavvuf ve tasavvuf edebiyatı özdeşleştirilmiştir.
Bu edebi zenginlik Islâm’in estetik cephesini ön plana çıkarmış olup, insanlara
ağır gelen dinin rituellerini arka planda bırakmıştır. Ayrıca batılı beyinlere
acaib gelen sufi menkibeleri de bu meyanda etkili olmuştur.
— Efendim verdiğiniz bilgilerden dolayı
teşekkür ederim.
Süleyman DERİN, Altınoluk Dergisi, Haziran 1997, Sayı:136
Yorumlar