Müzekki’n Nüfûs
İnsan Yayınlarından çıkan bu eser orjinal dilin muhafaza edilmesi ile yayımlanmış. Sadeleştirilmiş metni okumak isteyenler Sûfi Kitap'tan çıkan Nefislerin Terbiyesi isimli baskıyı temin edebilirler.
İnsan olmaktan murad, marifet-i Hak hasıl etmektir. (s. 39)
Resul aleyhisselama ihsandan sual olundukta buyurdular ki: “En büyük ihsan Allah'ı görür gibi ibadet etmektir; sen O'nu görmesen bile O seni görür." Pes Resul hazreti böyle buyurunca, bize malum oldu ki, havassın imanı, iman-ı ihsan derler ve hem havassın ibadeti ve taati şu nevi olmak gerektir ki: Allah'ı görür gibi ederler ve her ne kadar ol Allah'ı görmezse Allahu azimüşşan onu elbette görür. Ve havassın imanında sıdkı ve ibadetinde ve taatinde, zahirinde ve batınında ihlasları şöyle olur kim Allahu zülcelali hazır ve nazır görürler ve Allah'ın azametin ve ululuğun şöyle fikrederler kim gönüllerine Allah'tan gayrı dahi hiçbir şey gelmez ve Allah'ı zikrinden gayrı hiç nesne dilleri zikreylemez ve bir şeyle safaları olmaz. Bu havas zümresi oturdukları ve durdukları ve yürüdükleri vaktin şöyle edeple ve huzurla yürürler. Ve söyledikleri zaman kezalik edeple begayet hilm, haya ile söylerler. Ve bunlar sağlarından ve sollarından haberi olmaz; yani erkek mi veya dişi mi veya hayırlı mı veya şerli kişi mi, hudü ve huşu ve amelleri ve itikadları şol vech ile olurlar ki imanları tamam yakîn bulurlar.
Ve dahi üçüncü mertebe iman ki ehassü'l-hasdır; onların imanı ve ameli ve ihlası şol mertebedir ki gönülleri gayrinin hayalinden pak olur, basiret gözü açılır ve Hak Teala onların ruhuna sıfatlarından bir sıfatla tecellî eder ve ol tecellîyi onlar dahi basiret gözüyle görürler ve ol tecellîye iman getirirler; cemî eczalarıyla, yani eliyle, ayağıyla, gözüyle, kulağıyla, zahiriyle, batınıyla, hatta saçının ve sakalının ve gövdesinin bir kılıyla. Pes bu mertebe ve burada talibin kendiliği fani olur mu olmaz mı, beyan olunur inşaallah. (s. 41)
Her kim Hak Teala’nın didarın görmeğe talip ola, amel-i salih işlesin; şol amel kim Allah Teala’nın didarın görmeğe sebeptir. (s. 43)
O nefs-i mutmainnenin gökçek sıfatları hayadır, sehavettir, şecaattır, tevazudur, hilmdir, mürüvvettir, kanaattir, sabırdır, şükürdür. (s. 50)
Ey aziz karındaş, bu sözüm sana acep gelmesin ki dünyada basiret gözüyle Hakk'ı görmek haktır, bunu inkar etmek olmaz. Ayn-ı basiret var ve ayn-ı basiretle müşahede olur. "Her kim burada (hakikatları görmeyi kalben) kör oldu ise işte o, ahirette de kördür" (İsra, 72)'den murad, gönül gözünün amasıdır, suret gözünün aması değildir. (s. 51)
Çünkü murad-ı nefsdir, terk etmek hayırlıdır, zira kişiyi murad-ı nefsi Hak’tan ırak edicidir. (s. 58)
"Benim dinim İslam dinidir. Kim ki benim dinime girip sıdk ile kabul etse, iki cihanda yüzü ak olup izzet bulur” dedi. (s. 63)
O sana gel dese yol kolay olur
Uçarsın kuş gibi ırak az olur. (s. 70)
İmdi ey aziz karındaş, sen dahi eğer aldanırsan Hak yoluna aldan. Aldatırlarsa seni Hak ile aldatsınlar, dost ile aldanan aldanmaz. Zira cemî ömrün aldanmakla geçti, bir gün yanılıp Hak için aldan, n'olursun! Nice nice nefsin için aldandın ve nice dünya için ve nice şeytan için aldandın, bir gün Rahman için aldan bari. (s. 79)
Allah Teala rezzaktır, hepimiz Onun hazinesinden yeyip içeriz. (s. 80)
Mevlana Celaleddin hazretleri buyurdu:
“Senin sıdkın, senin kılavuzundur!” (s. 84)
Sayruları sağ edesin ve senin duan ile ölü gönüller dirile, kara yüzler muhabbetinden ağara ve nice açlar senin hanında doya. İksir-i hakiki olup nice bakırları altın edesin ve nice sınıkları bütün edesin ve nice mahzunları mesrur edesin ve nice kalpleri gıll ü gıştan arıtasın, safî edesin dilersen. Bir adımla maşrıktan mağribe, Mekke'ye ve Medine'ye vara gelesin. Yeryüzünde halk arasinda gezesin, amma batında arştan yukarı, la-mekanda seyran edesin. Dünyada nice dahi bunun gibi mertebeler ihsan ede ve kerametleri Hak Teala sana rüzi kıla ve dahi ahirette nice boynu zincirli zebaniler elinden alıp kurtarasın. Ve Hak Teala sana nice mertebeler vere ki, gözler görmek muhal ve kulaklar işitmedik ve gönüllere gelmedik. (s. 77)
İmdi ey aziz, bu dünyaya her kim gönül verip cem etmeğe meşgul olduysa, ahir peşimanlık taşıyla basını çok döğer. Velakin sonraki peşimanlık faide vermez. Bugün fırsat elde iken, ömür seninle yar iken, cehd eyleyegör, bu murdardan ayrılışagör, gönlünü bundan halas edegör. Dünya mekruhatın cem edip dünya yoluna ömür çürütenleri gözet kim, onların sonu neye varır? Ol irkip yığdıkları mal tarumar olup miras-horlara gider, kendi, azabın ve hesabın görür. (s. 91)
Arif olan baktı gördü bunun mekr ü hilelerin
Banmadı bir parmak dahi bunun ağulu balına. (s. 98)
Peygamberler gerçi çok dünyaya malik oldular, amma kabul etmediler, saklayıp gönül vermediler, tena'um eylemediler. Nice kim Allahu Teala onlara verdiyse, onlar dahi Allah yoluna verirlerdi, kendiler arpa ekmeğin yerlerdi ve aba giyerlerdi. (s. 102)
Ey aziz, sana bir misal dahi diyeyim ki dünya ehline nice ziyan isabet eder ve mal sahibine nice ziyan isabet eder, sana bunu bir vecihle beyan edem ki bu kitabın müellifini dahi duadan unutma.
Zira sana bu ibaretleri sırf lügatten çıkardım, yani senin için Arap dilinden tercüme ettim, Türkî diline çevirdim. Ve meşâyihin tedkikat ve rumuzât-i ibarâtından ve Kur'ân'in ve hadisin müşkilâtından ve bâtınî mânasından ve esrarın ehem olan, sırf açık Türkî diline döndürdüm.
Onun için kim bu tarik-ı Halvetiyye'nin taliplerine âsân olup bu kitabı okuyan talipler, her okudukça, duadan unutmayıp bu kitabın musannifini ve müellifini ve kâtibini ruhu için Fâtiha okuyalar. (s. 117)
Müzekki’n Nüfûs
Eşrefoğlu Rûmi
İnsan Yayınları
Yorumlar