Kayıtlar

Eylül, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı

Resim
Uygarlık tarihinde büyük işlerden pek çoğu, azimli birinin özgür iradesiyle başarılmıştır. Ama en büyük fırsatlar ve Bilgi İşçisi Çağı’nın sınırsız başarıları, “biz” sanatında ustalaşmış kişilere aittir. Gerçek büyüklüğe, bencillikten arınmış bereketli bir zihin aracılığıyla –karşılıklı yarar için, karşılıklı saygı ile– ulaşılacaktır. (s. 10) Son bir kişisel not olarak, eğitim verirken sürekli sorduğum bir soruyu tekrarlamak istiyorum: Kaç kişi ölmek üzereyken iş yerinde –ya da televizyon karşısında– daha fazla vakit geçirmiş olmayı diler? Yanıtı: Hiç kimse. Herkes sevdiği kişileri, ailesini ve hizmet ettiği insanları düşünür. (s. 12) Öğrendiğiniz şeyleri sevdiklerinizle paylaşın. Ve en önemlisi, öğrendiklerinizi uygulamaya başlayın. Unutmayın ki, öğrenmek ve yapmamak, aslında öğrenmemektir. Bilmek ve yapmamak, aslında bilmemektir. (s. 13) Bir çiftlikte tüm işleri son dakikaya sıkıştırmanın, yani baharda tohum ekmeyi unutup bütün yaz eğlendikten sonra hasat alabilmek için sonbaharda te...

Risale-i Kudsiyye

Resim
Şah-ı Nakşıbend'in sohbetleri ve Muhammed Parsa'nın bu sohbetlere dair şerhi. Harika bir eser * * * İşte veliler, nûr-i ilâhî olan hakikî hayat nûru ile kâbiliyetli müridlerin kalplerini diriltirler. Hakikî hayat ile olan bu kalp diriltme olayı, hissî hayatla olan ceset diriltmekten daha üstün ve şereflidir. Ama hissî hayat ile ceset diriltmek ve hissî diriltmeye mazhar olmak evliyâullah arasında daha az bulunur ve avam halka göre bu büyük bir iştir. Bu yüzden ona iltifat ederler. (s. 35) - Muhammed Parsa Halkın, Hak Teâlâ'dan uzak düşmelerinin sebebi, kendilerini uzak tutmaları ve kendi istekleriyle üzerlerine fazla yük almalarıdır. Yoksa feyz-i ilâhîde kusur yoktur. Hz. Seyyid Emîr Külâl misal vermek için şöyle buyururlardı: Dünya sevgisi ve bağlarının neminden kurtulmadığı sürece, vücûd çömleği bir işe yaramaz. Çömleği pişirmek için sağlam olarak fırına sokarlar. Tasarruf fırınına giren çömleklerden bazıları sağlam, bazıları da kırık olarak çıkar. Bu durum ezeli irâdenin...

Bostan ve Gülistan

Resim
Kudretiyle can yaratan, hikmetiyle dilde söz yaratan Allah'ın adıyla başlıyorum. O, kullarına acıyan, düşenlerin ellerinden tutan bir efendidir; bol bol verir, hataları bağışlayan, özürleri kabul eden bir kerîmdir. (s. 13) Öyle bir büyüktür ki; O’nun kapısından baş çeviren insan, hangi bir kapıya gitse izzet bulamaz. (s. 13) Yeryüzü O’nun umumî sofrasıdır. Canlılar destursuz gelir, yer, yedikten başka istedikleri kadar da alır götürürler  (s. 13) Hazreti Peygamberin hilâfına yol intihap eden asla bir menzile erişmiyecektir. (s. 17) Ey, bütün insanlara gönderilen büyük peygamber, seni övmekte aczim var. Ey bütün mahlûkata gönderilen peygamber, sana selâm olsun. (s. 18) Düşünürken: «Dostlarıma şeker götüremiyorsam da şekerden daha tatlı sözler götürebilirim» dedim, müteselli oldum. Fakat bu şeker alelade ağızda çiğnenen şeker değildir. Mânaya âşinâ olanların kâğıt üzerine yazdıkları tatlı sözlerdir. (s. 20) Ey akıllı, güzel huylu insanlar; bilgili ve olgun hiçbir insan duymadım ki, b...

Kutadgu Bilig

Resim
Kutadgu Bilig, kadim ve evrensel köklere sahip bilginin İslam'ın öğretisi ve felsefesiyle yoğrulmuş, Türk diliyle ifadesini bulmuş eşsiz bir kaynağıdır. Bin yıl önce olduğu gibi bugün de bize erdemli insan ve erdemli toplum olmanın yollarını öğretmeye devam etmektedir. Kutadgu Bilig, modern anlamda kişinin dünyevi mutluğunu sağlamaya yönelik bir uygulamalar kitabı olmadığı gibi devlet yöneticisine işini öğreten bir politika kitabı da değildir. Erdemli insan, erdemli hükümdar ve erdemli toplumu birbirinin tamamlayıcısı olarak gören, kut kavramı çerçevesinde bu bütünlüğün yollarını göstermeye çalışan bir yol göstericidir. Kişi erdemli olursa toplum, toplum erdemli olursa hükümdar; aynı şekilde hükümdar erdemli olursa da bu ikisi erdemli olacak, toplum barışı ve kişinin iki dünyadaki saadeti sağlanacaktır. (s. 9) * * * Ey içimi dışımı bilen, ey gerçek bilgi! Senin varlığın güneş ve ay gibi açık, lakin kavrayacak gönül ve akıl yok. Her varlığı sen yarattın, her şey yok olur, yalnızca s...

Yürümeye Övgü

Resim
Yürüyüş dünyaya açılmadır. Yaşama dair mutlu duygular vererek onarır insanı. Bütün duyuların açık olmasını gerektiren etkin bir meditasyona sokar insanı. İnsan aklı yürüyüşten bazen değişmiş olarak döner ve o anki yaşamlarımızda ağır basan ivediliğe boyun eğmektense zamanın keyfini çıkarmaya eğilimi hisseder kendini. Yürümek geçici ya da kalıcı olarak bedenle yaşamaktır. Ormanlarda, yollarda ya da patikalarda yürümek bizi dünyanın düzensizlikleri karşısında gittikçe artan sorumluluklarımızdan muaf tutmaz; soluklanmamızı, duyularımızı keskinleştirmemizi, meraklarımızı yenilememizi sağlar. Yürüyüş çoğu zaman insanın kendi içinde yoğunlaşmasını sağlayan bir dolayımdır. (s. 11) Yürüme insanın temel olan şeyleri dert edinmesini sağlar, acele etmeden zamanın tadını çıkarma keyfi verir. (s. 18) Mevsimlerin ve günlerin geçip gittiğini gören Bashô, "Zaman durup dinlenmeyen bir yolcudur" diyor. (s. 21) Regis Debray'ı dinleyelim: "Adım atma kültürü, geçiciliğin verdiği sıkıntıl...

Ebu Said el-Hadimi'nin Namazda Huşû Risalesi

Resim
Ebu Said el-Hadimi'nin Namazda Huşû Risalesine dair Prof. Dr. Saffet Köse bir inceleme yazmış. Kitabı beğendim. Ancak orjinal metin de bir gün neşredilir inşaallah.  * * * Namaza girdiğinde dünyadan çıkman gerekir. (s. 9) "Dilin Alahu ekber dediğinde kalbinin onu yalanlamaması için çalış. Bunu söylerken kalbinde Allah Teala dışında taşıdıkların, senin yanında O'ndan daha büyük ise -sözün doğru da olsa- Allah senin yalancı olduğuna şehadette bulunmaktadır. Heva ve heveslerin / nefsani arzuların ve eğilimlerin, senin yanında Allah Teala'nın emirlerinden daha öncelikli bulunuyor ise bil ki onu tanrı edinmişsin, O takdirde senin Allahu ekber sözün kuru bir laftan ibarettir. Eğer istiğfar, Allah'ın lütfu, ihsanı ve affına olan hüsn-i zan olmasaydı bu ne büyük tehlikeydi! (s. 47) Namazından sana kalan, ne kadar namazında olduğundur. (s. 58) Ebu Said el-Hadimi'nin Namazda Huşû Risalesi Prof. Dr. Saffet Köse

Kurşunların da Rengi Var

Resim
Bosna Savaşı'nın bir çocuğun gözlerinden anlatımı. * * * Sonra bir gün bir haber geldi ki, sevinçten havalara uçtuk. O kampa Türk askerleri gelmişti. Ailem Türkiye âşığıydı. Savaştan önce maddi durumumuz kötü değildi. Bu sayede her yıl Türkiye'ye tatile giderdik. Dünyada başka bir ülke yoktu bizim için, sadece Türkiye vardı. Evde Türkiye bayrağımız vardı. Türkçe bilmiyorduk, ama kendi vatanımız gibi seviyorduk. Ben o zamanlar çok küçük olduğum için pek bilmezdim ülkeler arasındaki fark. Savaşta öğrenmeye başladım biraz "Ruslar böyle, Fransızlar şöyle," diye. Öğrendiğim çoğu ülkeyi de sevmiyordum, çünkü çoğu dağdakileri seviyordu. Ama Türkiye için aynısını söyleyemem. Onlar hep farklıydı.  İlk fırsatta kampa gittim. Hani Türkiye de misafirliğe gidildiği zaman yuvarlak çikolata ve kolonya ikram edilir ya.. Türk askerleri de gelen geçene o çikolatadan dağıtıyordu. Yani anlayabiliyor musunuz, benim el uzatmam gerekmiyordu, "pliiz" demem gerekmiyordu. Diğer asker...

Yürümek

Resim
Bu satırları okuyunca, Thoreau bizim yaşadığımız zaman diliminde yaşasaydı ve bizleri görse acaba ne derdi diye düşünmeden edemedim: Sanırım dünyevi meşgalelerden tamamıyla uzaklaşarak dağlarda, tepelerde, kırlarda gezinmeye günde en az dört saat -hatta genelde daha da fazla- harcamadan ruh ve beden sağlığımı koruyamam.  Aklımdan geçenlerin beş para etmez ya da dünyalara bedel olduğunu düşünebilirsiniz.  Bazen tüccarların ve esnafların pek çoğunun sabahtan akşama kadar, sanki bacaklar ayakta dikilmek ya da yürümek için değil de oturmak için yaratılmış gibi bağdaş kurup oturduklarını hatırladığımda, bu adamların bunca zamandır halâ intihar etmemiş oldukları için övgüyü hak ettiklerini düşünürüm. (s. 14) Gelgelelim benim bahsettiğim yürüyüşün hastalara belli saatlerde ilaç niyetine verilen ağırlık çalışmak ya da sandalyede sallanmak türü egzersizlerle ilgisi yoktur; günün atılımının ve serüveninin bizzat kendisidir. Egzersiz yapacaksanız yaşam pınarlarını aramaya çıkın. Henüz ke...