Kurşunların da Rengi Var

Bosna Savaşı'nın bir çocuğun gözlerinden anlatımı.

* * *

Sonra bir gün bir haber geldi ki, sevinçten havalara uçtuk. O kampa Türk askerleri gelmişti.

Ailem Türkiye âşığıydı. Savaştan önce maddi durumumuz kötü değildi. Bu sayede her yıl Türkiye'ye tatile giderdik. Dünyada başka bir ülke yoktu bizim için, sadece Türkiye vardı. Evde Türkiye bayrağımız vardı. Türkçe bilmiyorduk, ama kendi vatanımız gibi seviyorduk. Ben o zamanlar çok küçük olduğum için pek bilmezdim ülkeler arasındaki fark. Savaşta öğrenmeye başladım biraz "Ruslar böyle, Fransızlar şöyle," diye. Öğrendiğim çoğu ülkeyi de sevmiyordum, çünkü çoğu dağdakileri seviyordu. Ama Türkiye için aynısını söyleyemem. Onlar hep farklıydı. 

İlk fırsatta kampa gittim. Hani Türkiye de misafirliğe gidildiği zaman yuvarlak çikolata ve kolonya ikram edilir ya.. Türk askerleri de gelen geçene o çikolatadan dağıtıyordu. Yani anlayabiliyor musunuz, benim el uzatmam
gerekmiyordu, "pliiz" demem gerekmiyordu. Diğer askerlere olduğu gibi bir çikolata için dilenmem gerekmiyordu. Bir şeyler vermeyip, sadece bana bakıp yanımdan geçtikleri zaman, o iğrenç duyguyu yaşaman gerekmiyordu. İşte bu gerçekten çok güzel bir duyguydu. Her zaman güler yüzlüydüler. Onlarla ne zaman karşılaşsam gülümserdim, tabii onlar da gülerdi. Zamanları varsa durup konuşurlardı. Hiçbir şey vermezlerse bilirdim ki yanlarında yok. Çünkü olduğunda her zaman çıkartıp verirlerdi. Diğer ülkelerin askerlerinde de vardı öyleleri, ama oldukça az. 

İşte Türk askerlerinin gelmesiyle BM askerleri gözümüzde değer kazanmıştı. Artık bizlere güler yüz gösteren birileri vardı. Savaş bitmemişti, hâlâ bombalar atılıyordu, hâlâ kedilerin bile kaçtığı o balıktan yiyordum, ama o askerler bize içten gülümsediğinde kendimi daha güvende hissediyordum. (s. 79-80)

Kurşunların da Rengi Var
Emine Şeçeroviç Kaşlı



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde

Râvi

Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti