Risale-i Kudsiyye
* * *
İşte veliler, nûr-i ilâhî olan hakikî hayat nûru ile kâbiliyetli müridlerin kalplerini diriltirler. Hakikî hayat ile olan bu kalp diriltme olayı, hissî hayatla olan ceset diriltmekten daha üstün ve şereflidir. Ama hissî hayat ile ceset diriltmek ve hissî diriltmeye mazhar olmak evliyâullah arasında daha az bulunur ve avam halka göre bu büyük bir iştir. Bu yüzden ona iltifat ederler. (s. 35) - Muhammed Parsa
Halkın, Hak Teâlâ'dan uzak düşmelerinin sebebi, kendilerini uzak tutmaları ve kendi istekleriyle üzerlerine fazla yük almalarıdır. Yoksa feyz-i ilâhîde kusur yoktur. Hz. Seyyid Emîr Külâl misal vermek için şöyle buyururlardı: Dünya sevgisi ve bağlarının neminden kurtulmadığı sürece, vücûd çömleği bir işe yaramaz. Çömleği pişirmek için sağlam olarak fırına sokarlar. Tasarruf fırınına giren çömleklerden bazıları sağlam, bazıları da kırık olarak çıkar. Bu durum ezeli irâdenin zuhûrundan dolayıdır. Biz, kırık çıkan çömlekler hakkında da ümitvâr oluruz. Çünkü onları hemen toz yapıp başka bir çamurla birleştirir ve çömlek yapar tekrar fırına verirler. Sağlam çıkana dek böyle yaparlar. (s. 36) - Bahaeddin Nakşibend
Zikir derecelerinin en üstünü zikredilenin (Hakk'ın) gönlü istilâ etmesi ve sâdece zikredilenin kalmasıdır. Öyle ki kişinin tüm kalbi "Dost" olur. (s. 55) - Muhammed Pârsâ
Herkes bir işle meşgul olur. Her insan bir ağaç gibidir. Faydasız bir ağaç yoktur. Tadları farklı olsa bile ya meyve verir, ya gölgesinde insanlar dinlenirler ya da güzellik ve tazeliğine ibret nazarıyla bakıp hisse alırlar. (s. 65) - Bahaeddin Nakşibend
Melekler gibi "Bizim ilmimiz yoktur" de ki "Ancak senin bildirdiğini biliriz" sırrı elini tutsun. (s. 70) - Muhammed Parsa
Zirâ hüzün ve korku rûhânî ya da cismânî bir hazzı taleb eden kişide olur. Geçmişte ya da şimdi bu hazzı kaybeden kişi hüzünlenir. İleride kaybetme ihtimâli olan kişi de korkar (evliyâullah ise, bu iki halden de kurtulmuştur). Evliyâullah için şu şeref lâyık görülmüştür: "Dikkat edin! Muhakkak ki Allah dostları için korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar. (s. 74)
Zâhire (şeriat kurallarına) uymayan her bâtın bâtıldır. (s. 82) - Ebu Said Harrâz
Fenadan gâye, insandaki beşerî ve dünyevî yönün yok olması, rubûbiyyet ve hakikat yönünün ortaya çıkması ile bu beşerî tarafın ezilip kahrolmasıdır. Bu konuda şöyle bir örnek verilir: Ateşin içine düşen herşey, onun etkisi ve hâkimiyeti ile ateşin özelliğine bürünür, onun sıfatına dönüşür. Ama ateşin bu hâkimiyeti, meselâ demirin sıfatındadır. Demirin özü aynıdır, asla ateş olmaz.
Sen O olmazsın, ama șâyet çalışırsan
Bir yere ulaşırsın ki senden senlik kalkar.
İlim ve aklın yolu, fenâ denizinin sâhiline kadardır, daha fazla değildir. Ondan sonrası hayret ve nişansızlıktır. Bu mertebenin acâib hallerinin nihâyeti yok-tur. Bu mertebenin halleri seyr u sülûka girmeden bilinemez.
Ateşi hisseden kişi, onunla yanar
Kendisi ateş olan kişi nasıl yakılabilir. (s. 86)
Vuslat mertebelerinin nihayeti yoktur, Hakk'a kavuşmanın sonu olmaz. (s. 87) - Muhammed Parsa
Risale-i Kudsiyye
Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin Sohbetleri
Muhammed Parsa
Yorumlar