Kayıtlar

2006 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ermiş (Nebi)

Resim
Atom kitaplar diye nitelendirdiğim bazı kitaplar var. Hacmi küçük, yoğunluğu ve etkisi büyük kitaplar.. Zaman zaman rasgele bir sayfasını açıp okumanın sizi mutlu ettiği kitaplar.. Bu kitaplardan biri de Halil Cibran'ın Ermiş (The Prophet) isimli kitabı. İlk defa 1923’de Amerika’da yayımlanan bu kitap, 1946 yılında Ömer Rıza Doğrul tarafından Türkçemize kazandırılmış. Bu çeviri ise Kasım 2001’de Pınar Yayınları tarafından yayımlanmış. Bu kitabın piyasa da başka çevirileri de mevcut ama tavsiyem kesinlikle bu çeviriyi okumanız. Zira diğerleri Ömer Rıza Doğrul'un çevirisi yanında sönük kalır. Not: Pınar Yayınları ilk baskılarda Nebi diye yayınlamıştı kitabı. Fakat yeni baskılar itibariyle Ermiş olarak yayınlanıyor. Yazar hakkında: 1883 yılında Lübnan’da doğan Halil Cibran şair, filozof ve sanatçı kimliğiyle sadece Orta Doğuda değil tüm dünyada ünlenmiştir. Hayatının son yirmi yılını Amerika’da geçiren Cibran, yine burada, 1931’de ebedi âleme göç etmiştir. Halil Cibra...

Onbirinci Saat

Resim
“Önemli olan Tanrı’ya içten inanmaktır gerisi önemsizdir” diye ilave ederler. Fakat bu “gerisi”  Tanrı’ya içten inancı imkânsız hale getirirse ne olacak? Onbirinci Saat Martin Lings Çev: Ufuk Uyan İnsan Yayınları

Hz. Muhammed Mustafa

Resim
Birgün Câbir –radıyallâhu anh- Peygamber Efendimiz –sallallahu aleyhi ve selem-’e   gelerek: “- Anam babam Sana feda olsun ya Râsûlallah! Bana yaratılan ilk şeyin ne olduğunu bildirir misin? ” diye sormuştu. Râsûlallah –sallallahu aleyhi ve selem-: “- Ey Câbir! Allah Teala, her şeyden önce senin peygamberinin nûrunu, zâtının nûrundan yaratmıştır…” cevabını verdiler. (Aclûnî, I, 265) İbn Arabî Hazretleri, bu hususta şu mütalaalarda bulunur: “Allah Teala, Muhammed –aleyhisselâm-’a peygamberliğini müjdelediği vakit Âdem –aleyhisselâm- henüz yoktu, su ile çamur arasında idi… Böylece nebî ve rasuller vasıtasıyla ortaya çıkan bütün şeraitlerin evveli ve batını olmak hükmü, Allah Rasulu için tahakkuk etmiş oldu. Peygamberimiz daha o zaman şeriat sahibi idi, çünkü hadîs-i şerfinde: “Âdem rûh ile cesed arasında iken ben nebî idim” buyurmuştur. “Ben insandım” veya “Ben mevcut idim.” buyurmamıştır. Nübüvvet, ancak Allah tarafından kendisine verilmiş bir şeriat...

İhtiyar Balıkçı

Resim
Hangi yaz tatilindeydi hatırlamıyorum.. Sami, dayım ve ben Konya’daki Rampalı Çarşı’ya gitmiştik. Çoğunlukla kitapçıların olduğu ve ikinci el kitap piyasasının döndüğü bir yer… Her neyse, işte o zaman, dayımın bir öğrencisinden Allahu alem tanesi 100 veya 300 bin liradan (şimdiki yeni kuruş) bir sürü ikinci el dünya klasiği almıştık. Asıl temas etmek istediğim konu bu değil fakat yeri gelmişken söylemeden edemeyeceğim. Malumunuz kitaplar çok pahalı: Yeni bir kitabı almak istediğinizde elinizi cebinize uzattığınız zaman eliniz de bu yüzden yanmıyor mu zaten? Eğer dünya klasiklerini okumayı seven biriyseniz acizane birkaç tavsiyem var.. Evvela dünya klasiklerinin ikinci elleri maddi açıdan tercihe şayan. Tamam, göz estetiğinizi biraz bozabilir ama Varlık Yayınlarının ve Altınkitap (yayınevinin adı buydu umarım) bu konuda bayağı iyi. Özellikle Varlık’ın ikinci el klasik çevirileri bence güzel. İlla yeni kitap almak istiyorum diyorsanız da Milli Eğitim Bakanlığının ve Şûle Yayı...

Dost

Resim
“Şunu biliniz ki, asıl korkulacak suç, görünen hatalarınızdan ziyade, kalbî günahlarınızdır. Korkacaksanız bunlardan korkun ve çekinin. Zira derinlerde gizli kalmış bu kötülükleri, tezine tasfiye edip temizlemezseniz, onlar bulundukları yer tefessüh ettirip, âkıbet çürütürler.” (s.57) * * * “Bir Hak kelamı yazılmış kağıdı yere düşürdüğün vakit, hemen uzanıp alıyor ve özür dilercesine öpüp başına koyuyorsun. Peki, ya kendin, ya sen? Sen ki insansın. Yaradan’ın isimlerine tecellî mahallisin. Şu halde, ruhunun da, vücudunun da dünya pislikleri ve pespayelikleri içine düşüp sürünmesine nasıl göz yumuyor, onu neden elinden tutup kaldırmıyorsun?” (s.82) Dost Sâmiha Ayverdi Kubbealtı Neşriyât

İlahi Aşk

Resim
İlahi Aşk adıyla Türkçeye çevrilen bu kitap Fütahat-ı Mekkiye’nin 178. bölümüdür. Kitapta ele alınan konular şöyle: Sevginin Temelleri, Sevginin Belirtileri, İlâhi Sevgi, Ruhani Sevgi, Tabii Sevgi, Sevginin adları, Sevginin yanıltmaları, Aşıkların bazı sıfatları, Kur’an’da aşıkların vasıfları, Aşıkların çeşitli halleri hakkında anlatılan öyküler... Sevgi (hubb) ilahî bir  makam dır Allah seni üstün kılsın! Bil ki, sevgi (hubb) ilahî bir  makam dır. Allah kendini onunla vasfetti. Kendini  Vedûd*  diye adlandırdı. Hz. Peygamber’in hadislerinde de Allah, Seven (Muhibb) diye nitelendirildi. Allah Tevrat’ta Musa’ya sevgiyle şöyle vahyetti: “ Ey Ademoğlu, sana verdiğim hakla Ben seni seviyorum. Öyleyse, senin üzerindeki hakkımla da sen Ben’i sev .” (s.24) * El-Vedûd : Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan * * * Hiç kimse kendi Yaratıcısından başkasını sevmez Hiç kimse kendi Yaratıcısından başkasını sevmez. Fakat Zeyneb’in, Suad'ın....

Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı

Kitabın son iki sayfasından: Aslında Çanakkale savaşları anlatılırken Sultan Abdülhamid’in atlanması feci bir hatadır. Neden mi? Hem bizzat onun açtırdığı okullarda yetişen bir neslin mücadelesi olması (çünkü bu direniş ruhunu o okullarda edinmişlerdi), hem de bizzat onun silahlarını kullanmış olmaları yüzünden. Tabii bir de Beylerbeyi Sarayı’ndaki sürgününde Buhari-i Şerif okuyup Fatihalarını Çanakkale semalarına üflemesinden… Velhasıl o, önlerinde (direnişi örgütleyerek), yanlarında (toplarıyla) ve arkalarında (dualarıyla) idi. Ama bir başka açıdan da “gerçek Çanakkale” olarak da okuyabilirsiniz Abdülhamid Han’ın yapıp ettiklerini. Belki “sessiz Çanakkale” de diyebiliriz onun zamana yayılmış direnişine. Ancak temel bir farkı vardı Sultan Abdülhamid’in: Kimsenin burnunu kanatmadan yazıyordu Çanakkale destanını. Ölüm değil, hayat önemliydi onun için. Şehidlerin ardından yakılacak ağıtlar yerine, varsın fakir olsun ama hayat içre bir türkü söylensindi topraklarında. Arnavut çobanlarıyla...

Arzuların Tercumanı

Resim
İbn Arabî’nin şiirleri rahmanî ilhamdan kaynaklanmıştır. İçten içe Kur’ân simgeleriyle örülüdür. Her biri ulvi alanın bu dünyadaki izdüşümleridir. Dolayısıyla, o alana yakışmayan yakışıksız yakıştırmalardan alabildiğine uzaktır. Bu nedenle, veli şairin şiirinde görülen aşk, şevk, coşku kesinlikle afrodizyak sarhoşlukla karıştırılmamalıdır. İbn Arabî Tercümanu’l-Eşvâk’taki şiirleri bu şekilde değerlendirmek isteyenleri, daha ilk bakışta, eserine yazdığı önsözünde uyarmıştır. Bu kitapta yazdığı bütün şiirlerde daima içe doğan ‘ilahi varidatlar’a, gönlüne inen ‘ruhani inişler’e ve ‘ulvi tenasübler’e imalarda bulunduğunu belirtmiştir. (Önsözden) Bu divân her halukarda bir çok şiir ve tasvir ihtiva etmekte, İbn Arabi'nin hayal ufkunu, hikmet ve düşünce dünyasını yansıtmakta, imanındaki hararet ve samimiyeti aksettirmekte, okuyan kimse için bir ilim ve hayat manzumesi oluşturmaktadır. (Dr. Zeki Necip Mahmud'un "İbn Arabi'de Sembolizm" başlıklı makalesinden.  İbn ...

Sipehsalar Risalesi

Resim
Selçuklu kumandanı Feridun bin Ahmed hazretlerinin bizzat yazdığı Hazreti Mevlana’nın şahsiyetini tanıtan, velayet gücünü, menkıbelerini ve yakınlarını anlatan en sağlam belge niteliğinde bir eserdir. “Sipehsâlâr Menâkibi” veya “Sipehsâlâr Risalesi” olarak şöhret bulan bu kıymetli bir eser Farsça olup bir asır kadar önce büyük âlim ve mutasavvıf Ahmed Avni Konuk ve Mithat Behari Hüsami tarafından tercüme edilmişti. Bu tercümeleri bu günkü dile çevirip yayınlıyoruz. Sipehsâlâr Feridun ilim sahibi, kültürlü bir kimsedir ve kırk yıl Hazreti Mevlana’nın müritliğinde bulunmuştur. Pir'inden görüp işittiklerini bu kitapta toplamış, Sultan Veled Hazretlerinin bu notları inceleyip çok beğenmesi ve emri üzerine yazılıp çoğaltılmıştır. Eserde Hazreti Mevlana’nın özellikleri, düşünce ve davranışlarıyla ondan görülen kerametler anlatılmaktadır. Hazreti Mevlana’nın babası, hocası, yakın dostları ve halifelerinin de tanıtıldığı bu eser, aynı zamanda tasavvuf tabir ve terimleri hakkında açık...

Bir âşık olarak İbn Arabî

Resim
İnsanın sevgilisi Allah veya herhangi bir insan olursa o zaman sevgi, âşığı kuşatır. Bunların dışındaki hiçbir sevgi insanı tamamen kuşatmaz. Böyle diyoruz çünkü özüyle insan, kendi sûretinde olan biri hariç, hiçbir şeyin karşısında duramaz. İnsan bir kişiyi sevdiğinde artık kendisinde sevgilisininkine benzemeyen hiçbir yön yoktur. Kendini ayık tutacak hiçbir şey kalmaz. Onun dışı sevgilisinin dışıyla, içi sevgilisinin içiyle mest olur. Allah’ın kendisini ‘Zâhir ve Bâtın’ (57:3) diye adlandırdığını duymadınız mı? Böylece insan kâinata ait bir şekil, bir sûret severse ancak ona uygun bir benzerlikle karşılık görür. Zâtının geri kalanı meşguliyetiyle ayık kalır. İnsanın Allah’a duyduğu aşkla tamamen kuşatılmasına gelince, bunun nedeni de onun, Allah’ın sûreti üzere yaratılmasıdır. Bundan dolayı İlâhî Varlığın karşısında eksiksiz kişiliğiyle durur; çünkü tüm ilâhî isimler onda tecelli eder. Sevgili Allah olunca, o bu aşkta diğer bir insana karşı duyduğu aşka göre çok daha fazla yok olu...

Nurlar Risalesi

Resim
Bu risale, alemin görüntüleri hakkında elde ettikleri bilgilerle ve manevi alemde ulaştıkları makamlarla yetinmeyip daha ileri noktalara gitmek isteyen ve nihai gayeye ulaşmaya çalışan hakikat araştırıcıları için ışıklı, nurlu, aydınlık bir rehberdir. Seyr ü sülûka giren salikler için, Yüce Kudret’e doğru yaptıkları manevi yolculuk sırasında tecelli eden sırları ve nurları açıklamaktadır. Eser Hicri 602’de Konya’da bir dostunun sorularını cevaplamak için yazılmıştır. (Önsözden) Bil ki, Allah Teala insanları yarattığından, onları teklifle mükellef kıldığından ve onları ademden vücuda, yani yokluktan varoluşa çıkardığından beri, insanlar yolcu olma özelliklerinin hiç bırakmamışlardır. Onlar bu yolculuklarını ancak ya Cennet ya da Cehenneme vardıklarında bırakabilirler. Her Cennet ve her Cehennem oranın ehline göredir. (s.13) İbn Arabî, Nurlar Risalesi (Risaletü’l-Envar),  Çev: Mahmut Kanık, İnsan Yayınları

Gezgin

Resim
Sadık Yalsızuçanlar'ın kaleme aldığı Gezgin isimli roman "Şeyh-i Ekber hazretlerinin manevi hayatını konu ediniyor". [Gezgin,] Şeyhin görüntüsüne bakarak, ‘sizi’ dedi, ‘ilk kez gördüğümde dergâhta müritlerinizle birlikte oturuyordunuz. Bana, ‘sana daha önce açmış olduğum bir meseleyi açalım’ demiş ve beni işaret etmiştiniz. Benim ilk defterimdeki şu sözüme daima hayret ettiğinizi söylemiştiniz, ‘hiç varolmamış olan ortadan kalkıp daima varolmakta olan kalıncaya değin... Bununla ne demek istediniz?’ diye sormuştunuz. Ben susmuştum. Orada bulunan dostlarımdan birinin cevaplamasını beklemiştim. Ama kimseden ses çıkmamıştı. Bunun üzerine bana yönelmişti bakışlarınız. Cevabını bilmeme rağmen konuşmaktan çekinmiştim, siz de bunu anlamış, üstelememiştiniz. Şimdi de size cevap veremeyeceğim, bu, sanırım, benim gerçeği söyleme konusundaki duyarlığımın azlığından değil, biliyorsunuz. Sadece, bazı şeylerin susularak anlatılabileceği, bazı sırların ise açığa vurulmaması gerekt...

Altın Silsile

Resim
Yusuf Hemedânî'den hemen bir asır sonra yaşamış bulunan Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbnu'l-Arabi eserlerinde ondan bahsetmek ve onun şöhretini Evhadüddin Kirmani'den duyduğunu şöyle anlatmaktadır: Hicretin 602. yılında (M.1205) Evhadüddin Kirmanı, Konya'ya geldi ve Yusuf Hemedânî, hakkında duyduklarını bize şöyle anlattı. Yusuf Hemedânî, kendi memleketinde altmış seneden fazla şeyhlik makamına oturmuş bir zâttır. Yaşı ilerlediği yıllarda cuma namazı dışında tekkesinden dışarı çıkmaz olmuştu. Bir gün gönlüne düşen bir "vârid" üzerine çaresiz ve iradesiz dışarı çıkmıştı. Merkebine binip yularını salıvererek o nereye götürürse gitmeye niyet etti. Merkep yürümüş ve nihayet şehrin dışında harap bir mescidin yanına varınca durdu. Hemedânî, merkebinden inip mescidin kapısından içeri girdi. İçerde bir genç başını önüne eğmiş heybetli bir halde oturmaktaydı. Neden sonra şeyhin geldiğinin farkına varan genç, başını kaldırıp: "Efendim ben bir müşkil mes'eleyle ka...

Hakikat ve Tefekkür

Resim
O halde Allah'ın sevdiğini bildiğin şeylerin hepsini tutman gerekir, onlara sımsıkı tutunman gerekir, çünkü Allah'ı sevme yolunda Allah'ın sevdiği şeylere yapışırsan,  Allah da seni sever. İbn Arabî,  Hakikat ve Tefekkür, Çev: Mahmut Kanık, Hece Yayınları

İmandan İhsana Tasavvuf

Resim
İbn Arabi'den nasihatler: Kalbini Allâh'ın zikrine alıştırırsan, mutlaka kalbin zikrin vereceği nûrla nûrlanır. O nûr kalb gözünün açılmasını sağlar.  * * * Allâh'ın kullarına, şefkat ve merhametle muâmele et. Merhametini bütün canlılara bolca saç. Şöyle deme: "Bu ottur, cansızdır, faydası yoktur." Evet onların faydası ve birçok da hayrı vardır. Yaratılmışı kendi hâline bırak ve ona, yaratıcının merhametiyle merhamet et.  * * * İsteyeni boş çevirme, güzel bir sözle dahî olsa onun gönlünü al, güler yüz göster. İleride Allâh'a mülâki olacağını düşün.  * * * Dünyâlık için Allâh'tan başkası seni kul edinmesin. Çünkü sen ancak seni kul olarak kabul eden Allâh'ın kulusun.  * * * Allâh'ın mümin kullarına, selâm vermek, yemek yedirmek, işlerini görmek sûretiyle muhabbet göstermelisin. Şunu iyi bil ki, müminlerin tümü, tek bir insan, tek bir vücûd gibidir.  * * * Kendini cemâate alıştır. Allâh korkusundan ağlamaya çalı...

Mevlana

Resim
Ve yine Mevlana, ahlak yüceliğini, çocuklara karşı gösterdiği büyük şefkatiyle isbat etmiştir. Kendini oyundan alamayan çocuğun: "Mevlana, bekle, elini öpmeye geleceğim" diye seslenmesi üzerine yolun ortasında durup onu beklemesi, her yerde görülen tevazuunun, sevgisinin bir başka örneğidir. MEVLANA Sezai Karakoç Diriliş Yayınları