Mişkâtü’l-Envâr

Mişkâtü’l-Envâr, İslâmî ilimler ve İslâm düşüncesi tarihinde bir dönüm noktası teşkil eden Gazzâlî’nin, Nûr Sûresi’nin 35. âyetine yazdığı bir nevi tefsirdir. Bu eser, tasavvufî ve felsefî bir bakış açısını bir ayetin tefsirinde birleştirmesi ve tüm varoluşu nûr-zulmet ayrımına dayanan bir metafizikle temellendirmesi açısından yazıldığı tarihten itibaren çok etkili olmuş, İşrâkîliğin kurucusu Sühreverdî başta olmak üzere İslâm düşüncesinin üç büyük ekolü olan tasavvuf, kelâm ve felsefeyi temsil eden düşünürleri derinden etkilemiştir.

Mişkâtü’l-Envâr/Nur Metafiziği, ayrıca zâhir ile bâtın, görünen ile görünmeyen arasında kurmuş olduğu irtibat ile her devrin düşünen Müslümanları için ölümsüz bir eser olma özeliğini daima muhafaza etmiştir.

* * *
Hürlerin kalpleri sırların mezarıdır. (s. 18)

Cahile bir ilim ihsan eden onu zayi etmiş,
Layık olandan esirgeyen zulmetmiş demektir. (s. 8)

Kalplerin anahtarları Allah'ın elindedir; istediği zaman istediği şekilde istediği şey için bunları açar. (s. 8)

Akıl eğer vehim ve hayal örtüsünden sıyrılırsa hata yapması düşünülemez. Varlıkları nasılsa öylece görür. Ama onun bu sıyrılışında büyük bir zorluk vardır. Bunlardan tam anlamıyla sıyrılması ölümden sonra gerçekleşir. İşte o zaman perde kalkar, sırlar aydınlığa kavuşur, herkes hayır ve şer olarak daha önce ne yaptıysa onu karşısında hazır olarak bulur. Bir kitabı müşahede eder ki o kitap, "küçük büyük demeden herşeyi sayıp dökmektedir." Bu zamanda ona denir ki: "Senden perdeni kaldırdık, bugün artık gözün keskindir." Perde vehim, hayal ve diğerleridir, Bu esnada yalancı vehimlerine, fasit inançlarına, bâtıl hayallerine aldanan kişi şöyle diyecektir: "Rabbimiz, gördük ve işittik, bizi tekrar döndür ki, daha önce yaptıklarımız gibi olmayan salih ameller işleyelim." (s. 25)

Hikmetin nuru zuhur edip etrafı aydınlattığında akıl bilkuvve idrak edici olmaktan çıkıp bilfiil jdrâk edici hâle gelir. Hikmetlerin en üstünü ise Allah Teâlâ'nın kelâmı, bilhassa da Kur'ân-ı Kerim'dir. (s. 26)

Nitekim her ilmin kendine mahsus adamları vardır ve her şey ne için yaratıldıysa o onun için kolaylaştırılmıştır. (s. 40)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kibrit-i Ahmer'in Peşinde

Râvi

Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti